Close

30/12/2018

2018 ardından… Umut.

2018’in bu son günlerinde kısa bir değerlendirme yazısı ile karşınızdayım. Açıkcası uzun zamandır klavyenin başına geçemediğim için mahçubum ancak 2019 hedefleri arasına ilk giren madde “daha çok” yazabilmek oldu. Umarım 2019 yılında daha sık yazı paylaşma şansım olur.

Eminim, bir çoğunuzun hissettiği gibi bu sene de daha öncekiler gibi bir çırpıda geçti. Ancak dönüp baktığımda sene başında bugünü tarif etseler ve “ne dersin?” deseler epeyi “hadi be sen de” derdim. İyi veya kötü anlamda değil, sadece bu kadar değişikliği barındıracağını düşünmezdim. Ama hayat işte. Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir sözünü sürekli biz hatırlatacak şekilde ilerliyor.

İşte bu yazıda kendim, PLD Türkiye ve Ağustos Teknoloji için nelerin değiştiğini ve 2019’dan beklentilerimi paylaşacağım. 

PLD Türkiye
Öncelikle PLD Türkiye mart ayı itibariyle basılı dergi olarak hayatını sonlandırdı. Şurada detayları paylaşmış olmama rağmen, bir çok kez kararı sanki biz almışız gibi yorumlar duydum. Tekrar hatırlatmak isterim. Derginin Alman yayıncı firması Via-Verlag bu kararı aldı. Yani bu topraklardaki en büyük klişelerden biri ile biz de “Almanlar kaybedince kaybetmiş sayıldık”. (Bakınız: https://pldturkiye.com/pld-turkiyeye-basili-olarak-elveda/) Bugün halen bu konuda üzüldüğümü ve dergiyi özlediğimi söylemek zorundayım. Dile kolay 66 sayıdır emek verdiğiniz, çocuğunuzu elinizden alıyorlar. Ve yapacak bir şeyiniz yok.

Neyse pldturkiye.com halen hayatını sürdürüyor. Gücümüz yettiğince bunu sürdürmeye de kararlıyız. 

Etkinlik konusunda, eşimin (Banu Uçak) de aramıza katılmasıyla, biraz daha aktif olacağımız bir dönem olacak. (Bakınız: https://agustos.com/biz-kimiz/) “İçinden Işık Geçen Filmler” Gösterimleri ile başlayan süreçte umarım daha fazla bir arada olabileceğimiz ortamlar yaratabiliriz.(Bakınız: https://pldturkiye.com/film-gosterimleri/)

Ağustos Teknoloji
Şirket olarak bu sene itibariyle 4 seneyi doldurduk. Esasında evlilik ve şirketler için 1, 3 ve 7. seneler önemli derler. Bu eşikleri aştığınızda daha güçlenerek çıkarsınız. Bu anlamda keşke 2018 için daha güçlendiğimiz bir yıl diyebilseydim. Ancak Türkiye’nin içinde bulunduğu sosyo-ekonomik durumdan biz de tabii ki etkilendik. 2 kişilik dev kadromuz ve hali hazırda kompakt ve verimli şekilde yürüttüğümüz şirket yapımız olmasa, daha büyük sıkıntı içerisinde olabilirdik. TL bazında 2015’ten daha az bir ciro ile seneyi faliyet karı ile kapatabildik. 

Bu sene 4 marka aramıza katıldı. EcoSense (https://agustos.com/ecosense/), Radiant (https://agustos.com/radiant/), Mike Stoane Lighting (https://agustos.com/mike-stoane-lighting/) ve LIGMAN (https://agustos.com/ligman/). Her bir marka ayrı ayrı Türkiye’de eksikliği hissedilen bazı noktalara dokunuyor. Umarım beraber keyifli projeler gerçekleştiririz.

Kişisel
Mart ayı, PLD Türkiye’nin kapanması dışında, HEPER firmasına 2015 Haziran ayından beri verdiğim danışmanlık sürecinin de sonu oldu. Bu 2 haber üstüne, tesadüf bu ya, hemen Nisan ayı başında, basket oynarken bir de sol ön çapraz bağlarımı kopardım. Böylece hayatın değişkenliğini en derinden hissettiğim bir kaç haftayı üst üste yaşadım. 

Ancak yine hayat, aynı dönemde, bir çok başka tesadüf ile LIGMAN firması kurucusu ve CEO’su Sakchai Manawongsakul ile tanışmamı sağladı. Sakchai, yapmayı düşündüğü potansiyel bir yatırım için geldiği Türkiye’den bir akşam yemeği sonrası el sıkışıp benimle danışmanlık sözleşmesi imzalayarak ayrıldı. Bu anlamda 6 aydır LIGMAN ile beraber çalışıyorum. Bolca seyahat ettim. Neredeyse her ay LIGMAN fabrikalarının bulunduğu Tayland ve Çekya’ya gittim. Yoğun bir dönem oldu. Şirket içerisinde bir çok yeni süreci devreye aldık. (E-newsletter, sosyal medya yönetimi, CRM, proje yönetimi ve PIM) Özellikle ürün bilgi yönetimi (Product Information Management) olarak çevrilebilecek PIM, LED ile beraber sürekli değişen pazarlama bilgilerinin web sitesi ve kataloğa otomatik olarak akmasını sağlayan sofistike bir sistem. Yeni web sitesi Ocak ayında açılacak, bunu önce yeni spec sheet dosyaları sonra da katalog takip edecek. Aynı zamanda bu altyapı ile birden fazla dilde tüm bu süreçleri “otomatik” olarak yönetebileceğiz. Zorlu bir süreç oldu ancak çok şey öğrendiğimi söylemeliyim. Hatta bu alanın Türkiye’deki üreticiler için de önemli bir boşluk olduğunu görebiliyorum. Hele ki hepimizin kafamızı yurtdışına çevirmek zorunda olduğumuz şu dönemde… 

Direkt LIGMAN ile ilgili olmamakla beraber, 2015 yılında HEPER ile başlayan süreçte kendime hedef olarak koyduğum yurtdışındaki konferanslarda konuşmacı olma isteğim, bu sene tepe noktasına ulaştı. İlk kez geçen senelerde İran’da konuşmacı, Dubai’de moderatör olarak başlayan bu macera, bu sene Avusturya, Romanya, Estonya’daki konferanslarda konuşmacı olmam ile devam etti. Önümüzdeki yıl Mart ayında Japonya’da bir konferansa da konuşmacı olarak kabul edildim. Açıkcası senenin en güzel haberlerinden biriydi benim için. Konuşmacı olarak deneyimimi şu dosyada sürekli güncel tutuyorum. (Bakınız: http://bit.ly/emregunes-talks)

Sektörel ve Türkiye
Türkiye’deki ekonomik durumun ne kadar sıkıntılı olduğunu görmek için profesör olmaya gerek yok. Her türlü gösterge sıkıntının hem 2019’da devam edeceğini hem de 2-3 sene daha sürme potansiyeli olduğunu söylüyor. Esasen küresel olarak nakitin ve kaynakların daraldığını ve bir Dünya krizi ile karşı karşıya olduğumuzu da bilmek lazım. Artık “acımasız” küreselleşmenin yarattığı inanılmaz gelir uçurumları her ülkede tepki çekiyor. Aynı süreç, Trump gibi fırsatçı liderler ile de daha kapalı ekonomileri ve artan milliyetçiliği besliyor. Hepimiz için zor ve sıkışmış bir döneme giriyoruz. Tabii Türkiye bu dönemde de herkesten negatif olarak ayrışarak hayatı daha da zor kılıyor. 

Bir yandan sevdiğimiz insanlar, yakınlarımız yurtdışı trenine biniyor. İstatistikler, son iki senede 290 bin kişinin ülkeyi terk ettiğini söylüyor. Bu beyin göçü ile ilgili şöyle bir örnek veriyim. Galatasaray Üniversitesi mezunuyum. Okuldan arkadaşlar ile mesajlaştığımız bir WhatsApp grubu var. 11 kişilik grubun 9 kişisi şu anda yurtdışında. Çoğu son senelerde gittiler.

Diğer yandan yine etrafımda insanların işsiz kaldıklarını görüyorum. Yapı sektöründe bir çok profesyonel işini kaybetmiş durumda. Sektörden yazılan çekler ve batan firma haberleri ise eksik olmuyor. Son 3 aydır telefonum iş ile ilgili o kadar çok az çaldı ki başka kanıt aramadan sıkıntıyı görebiliyorum. 

Çok negatif bir tablo çizdiğimin farkındayım. Peki “Umut nerede?” diyebilirsiniz. Çünkü yazı başlığında “umut” var. Beni yakından tanıyanlar hayatta pozitifi negatife tercih ettiğimi bilir. Genelde bardağın dolu tarafını görmeyi tercih ediyorum. Bugün de farklı değil.
Evet, zor bir dönem bizi bekliyor. Büyük bir kriz ile karşı karşıyayız. Ancak her kriz içerisinde bir fırsat barındırır. Klişe gibi gelse de, kriz hepimize durumunu anlama ve değerlendirme şansı veriyor. Çünkü artık neredeyse otomatik sürdürdüğünüz hayatlarımıza farklı bakmak zorunda kalıyoruz. Tüm tanımlı konfor alanlar yıkılıyor. Tekrar kendimizi tanımak ve tanımlamak için bir fırsat doğuyor.

Çok açık ki, hepimiz yüzümüzü yurtdışına dönmeliyiz. Yani her birimiz yurtdışından elde edilebilecek bir gelir yaratarak yurt içindeki daralmayı dengelemek durumundayız. İş yapış şekillerimiz değişmek zorunda. Güçsüz TL ister istemez Türkiye’yi daha rekabetçi yapıyor. Bu hem aydınlatma tasarımcıları hem de üreticilerimiz için geçerli. Umarım 2019 bu anlamda değişimin başlangıç noktası olur ve sektörel olarak hem hizmet hem de mal ihracının her gün arttığı bir yılı kucaklarız. Sonuçta evrimin insana bahşettiği en mükemmel özellik, hayatta kalma güdüsü. Umut bu güdü ve güdünün bize yaratacağı fırsatların içerisinde.

Hepinize, huzurlu, mutlu ve keyifli bir 2019 diliyorum.

Emre Güneş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir