Metin: Jo-Eike Vormittag
Fotoğraflar: Roland-Halbe, Markus Koob, realities: united
Günbegün, çevremizi saran tüm ekranlar kesintisiz bir şekilde parlayarak, renklerle, gürültüyle, düşük sesle, kısa veya uzun boylarıyla bizleri eğlendirmek için giderek daha büyüyor, gelişiyor. Çözünürlük kazanıyorlar ve etkileşim içine giriyorlar. Bir tarafta ekran üreticileri her sektörde yarış içinde diğer tarafta müşteriler en yeni ürünü arıyor. Peki, bir adım geri atsak nasıl olur? Çünkü bir medya ekranı 21.yüzyılda hem anormal olabilir hem de “temel uyarıcı” olarak özel bir etkiye sahip olabilir. Bu deneyim için İspanya’nın Córdoba kentinde Çağdaş Sanatlar Müzesi ve Merkezi’ne (C3A) gitmek yeterli.
Bu projede gösterilen yer, modern bir medya sanatı merkezi ve müzesi. Sanatın paylaşıldığı, dokunulduğu, deneyimlendiği, insanların bir araya gelerek diyaloğa girdiği, öğrendiği, eğitim ve bilgi aldığı yer. Bu nedenle de böylesine bir ilgi ve iletişim ekranının montajlanması ve etki etmesini sağlamak için en ideal yer. Düzensiz bir yerleşim içinde leğeni andırır, altıgen şekilli derinlikler 100 metre uzunluktaki bina cephesi boyunca uygulanmış. Bu alandaki 1319 adet yuvaya üç farklı ölçüde yanal beyaz, aydınlıkta kumanda edilebilir LED’ler yerleştirilmiş. Bu şekiller uzaktan görünebilir reflektör ile piksellere dönüşüyorlar. Mimari yapının tamamı ise aşırı boyutlu düşük çözünürlüklü bir gri kademeli ekran haline dönüşüyor. Yüksek teknoloji ekranlar ile karşılaştırıldığında leğen şekilli yapılar düzenli bir yerleşim içinde değiller. İzleyici boyut ve düzen itibariyle gayet karmaşık ancak estetik bir yapı ile karşı karşıya. Ancak leğenlerin sayısı, hangi yöne döndürülecekleri, hangi açıdan aydınlatılacakları ve bina cephesindeki yerleri baştan belirlenmiş. Alanın tamamı bölümlere ayrılmış. Belli “piksellerin” kullanımı, bunların birbiri ile ilişkisi, yerleşim ve dağılım yoğunlukları tam olarak tanımlanmış. Alanlar için aydınlatma kumanda sistemleri ile farklı çözünürlükler oluşturuluyor. Oynatırken daha fazla sanatsal özgürlük elde etmek mümkün. Resimlerin aşırı düşük çözünürlükleri ve bunların alanın tamamına yayılmasına rağmen tüm motifler gayet iyi görünür hale getirilmiş. Sonuç olarak, bina cephesini hem belli alanlarda hem de tamamında bir araya getirerek bir dijital ışık-bilgi taşıyıcısı haline dönüştüren konstrüksiyon sisteminin başarılı tasarımı.
Bazen farkının ne olduğu, projede özel olanın ne olduğu ve neye hitap ettiği soruları akla geliyor. Nöro-estetik bilimi baz alındığında; özellikle bir objeye baktığında yorum yapma imkanının izleyicide mutluluk duygusunu aktaran unsur olduğu ortaya çıkıyor. Bina cephesindeki aydınlatmanın tasarımı bu özgürlüğü sunuyor. Desenler belli bir düzeni takip etmiyor. Işık kaynaklarının yoğunluğu doğal bir şekilde, yansıma yapan bir suyun üzerindeki ışık oyunları gibi değişiyor. Bu sayede ışığın kaynağını değil ışık efektlerini görüyoruz. Bazen sert, bazen küçük, bazen yumuşak ve geniş alana yayılmış. İşte bu da bina cephesini özel kılmaya yetiyor. Bir an bile renkleri, göze çarpan bir dinamizmi veya zorunlu olarak eklenmiş medya içeriğini düşünmüyoruz. Her şey tamamen estetik ve tüm zorlamalardan arındırılmış.
Projeye katılanlar:
İş veren: Junta de Andalucia en Córdoba (Konsept geliştirme ve tasarım), Nieto Sobejano Arquitectos
(Planlama, sanatsal alanın yönetimi), FCC Construccion S.A. (Software)
Mimarlar: Nieto Sobejano Arquitectos (Mimarlık ve Proje Ortaklığı), FCC Construccion S.A. (Ana işletmeci), Iluminación Lledó S.A. (Konstrüksiyon-Fiber optik sistem), Marie Banâtre, Johann Christoph Bätz, Jan Edler, Tim Edler, Christoph von Mach, Daniel Mock, Malte Niedringhaus, Ulrich Pohl, Christian Riekoff, Stefan Tietke, Christoph Wagner, Markus Wiedauer
Aydınlatma tasarımı: realities: united–studio for art, architecture and technology; www.realities-united.de