Metin: Joachim Ritter ve Sabrina Schlukebier
Eğer mimari-müze yapımı, ziyaretçiler tarafından sergilenilen bir eser gibi sınıflandırılıyor ise artık modernizasyon konusunu düşünme ve durumları düzeltme vakti gelmiştir. Çoğu zaman böyle bir durum, genişletme kapsamında ortaya çıkar. Çünkü eski ve yeninin sadece birbirine ayarlanması değil uyumlu hale getirilmesi de gerekir. Bu da eski yapılarda tipik bir ışık güncelleme çalışmasıdır.
Eski yapının iç avlusu, köklü bir restorasyon kapsamında kemerli bir cam konstrüksiyon ile kapatıldı. Bu sayede bu alana sınır yapan diğer iç mekânlara gün ışığı giriyor. Kemerli koridorların duvarlar, sergiler için kullanılıyor ancak mekânda heykel veya objeler de sergilenebiliyor. Ziyaretçi, mimari sayesinde ortadaki iç avlunun üzerinden, karşı taraftaki yine kemer biçimli koridorlara kadar içerisini görebiliyor. Bu yüzden yeni aydınlatma konseptinde her iki koridor seviyesi için birbiri ile uyumlu kesintisiz bir aydınlatma çözümü üretmek gerekiyordu. Tarihi mekâna mümkün olduğu kadar başka bir mimari öge eklememek için aydınlatma tasarımcıları, tarihi yapılar idaresi ile birlikte çok küçük boyutları olan filigran bir profil seçtiler. Aradaki bağlantıyı sağlayan ışık ögesi olarak boydan boya bir lamba profili odanın tam ortasından aşağı doğru sarkıtıldı. Böylece buradaki kubbe yapının eşit ve dolaylı olarak aydınlatılması ve mekânın difüz bir temel aydınlatma kazanması sağlandı. Ayrıca uygulanan doğrudan aydınlatma da LED mini ışık düğmecikleri ile devreye alınabiliyor. Ayarlanabilir ışık düğmecikleri, optiğin kolayca değiştirilmesi ile sergiye göre ışığı yansıtma açısının ayarlanmasına olanak sağlıyor. Müze için önemli bir başka kriter, kemerli duvarların eşit ve geniş alanlı aydınlatmasıydı. Bunun için eliptik lensler kullanıldı. Buradaki aydınlatma için müzenin kendi bünyesinde mevcut olan projektörler, alt kısma entegre edilen elektrik rayları üzerine monte edilebiliyor. Bir DALI ışık kumanda sistemi üzerinden taşınabilir “touch panel” aracılığı ile hem doğrudan hem de dolaylı ışık ayarlanıyor. Her LED düğmeciğini de ayarlamak mümkün oluyor.
İçeriden ve dışarıdan bir bağlantı oluşturmak için mimarlar, fuayenin fazlaca gün ışığı almasını istediler. Bu nedenle üç katlı mekânın hemen altında, tavan olarak gerdirilmiş bir membran örtünün üzeri cam çatı ile kaplandı. Buradan gün ışığı giriyor. Güneşli günlerde merdiven alanında ışığın ve gölgelerin oyunları izleniyor. Ziyaretçiler için gün ışığının burada sergiledikleri başlı başına bir deneyim. Çoğu günlerde gün ışığı temel aydınlatma olarak hizmet ediyor. Akşamları duvar girintilerine yerleştirilen iki projektör yüksek mekânda doğru ve noktasal ışık oluşturuyor. İzleyenler, ışık kaynaklarını görmüyor. Her bir armatür grubu kumanda ve dim edilebiliyor. Bir kumanda tablosu üzerinden farklı ışık senaryoları ayarlanabiliyor. Işık, fuayeden birinci ve ikinci kattaki sergi alanlarına bağlantı sağlayan merdivenleri geçerken ziyaretçilere yol gösteriyor. Işık, düz bir hat üzerinde öbekler halinde oluşturulmuş kubbeli alanlar boyunca yerleştirilen ışık rayından geliyor. Alttan bakınca sadece siyah bir kertik şeklinde görülüyor. Bunun yanı sıra ritmik bir ışık-gölge kontrastı koyu renkli basamakları vurguluyor. Fuaye, gündüzleri aydınlık ve davetkâr bir ortam yaratıyor, akşamları ise suni ışık ile aydınlatılıyor.
Sergi alanlarının ışık konseptinde, eserlerin saklanması ve izlenmesi için gereken ışık arasında bir denge olmalı. Ayrıca sergi salonlarında ışığın yönü de kolayca anlaşılmalı. Bu nedenle burada projeye özgü bir ışık çözümü arayışına geçildi. Duvar boyunca tavana entegre edilen, dim edilebilir flüoresanlarla arkadan aydınlatılan şeffaf bir membran folyodan oluşan “suni ışık çerçevesi”, sergilenen eserler için esnek bir ışık çözümü ve sakin bir tavan görüntüsü yaratıyor. Işık rayları arasındaki mesafe, duvar yönünde artıyor. Böylece duvarın üst kesiminde yüksek aydınlatma yoğunluğu oluşmuyor. Işık çerçevesi ile odanın ortasındaki tavan alanından bir elektrik rayı geçiyor. Bu ray üzerinde, yönlendirilebilir projektörler isteğe göre yerleştirilebiliyor ve odaklanabiliyor. Sanat eserleri bu sayede daha aydınlık gösterilebiliyor veya öne çıkartılıyor. Müzenin en üst katında ayrıca beş adet çatı penceresi olan salon bulunuyor. Büyük formatlı, orta alana yerleştirilmiş gün ışığı örtüleri, doğal ışığın dinamiğini mekânın içine çekiyor. Sanat eserlerini güneşin zarar verici ışınlarından korumak için bir cam bağlantı parçası yerleştirilmiş. Bu parçanın camları arasında mikro prizmatik katmanlar bulunuyor. Sadece difüz gökyüzü ışığı buradan geçiyor. Işık miktarı bir stor ile azaltılabiliyor. Bir başka stor ise gün ışığının girişini tamamen kesebiliyor. Odaya doğru konumlandırılmış hafif şeffaf bir membran örtü ise ilave filtre görevi görüyor. Diğer sergi alanlarındaki aynı suni ışık ortamını bu çatı pencereli salonlarda da sağlamak adına; çatı pencereleri olan salonlarda ışık örtüsü ve elektrik rayı üzerine yerleştirilen projektör kombinasyonu uygulanıyor. Tavana entegre edilen ışık çerçevelerinin ışık yoğunluğu, gün ışığı miktarına bağlı olarak otomatik olarak ayarlanıyor. Bunun için gerekli olan veriler ise müze çatısına yerleştirilen bir gün ışığı ölçeri üzerinden ışık kumandasına iletiliyor. Dış alandaki gerçek zamanlı aydınlatma yoğunluğuna ayarlı ve storların işletimi ile bağlantılı olarak ışık çerçevesindeki flüoresanların ışık akışı ayarlanıyor. “Işık çerçevesi” ve elektrik raylarının konsepti tüm odaların birbiri ile bağlantısını oluşturuyor. Ziyaretçi, galerilerde yolunu rahatça buluyor, her bir sergi alanını farklı deneyimliyor ancak kendisini yönlendiren ışığı dolaylı olarak hissediyor.
Birçok konuğun ve kültürel ambiyansın bir araya geldiği bir yerde, en modern tekniğe rağmen objenin tadı yerinde kalmalı. LWL Müzesi açısından bu kütüphane ve gastronomi mekânında da ışığın bağlayıcı bir öge olması gerektiği anlamına geliyor.
Aydınlatma tasarımcıları, kütüphane alanı için aşağı sarkıtılmış iki armatür profili kullanmaya karar verdiler. Bunlar mobilyanın yerleşimine dik açıda monte edildi. Mekân içinde doğrudan ve dolaylı ışık vermeleri istendi. Kütüphanenin pencerelere doğru olan alanları çok gün ışığı alıyor. Tasarımcılar kitap sırtlarının dikeyde iyi aydınlatılmasını istediler. Özellikle, arka kısımda hareket edebilen yüksek kütüphane dolaplarının iyi ışık alması gerekiyordu. Bu alanlar dikey yerleşimli yön verilebilir projektörler ile aydınlatıldı.
Restorana götüren yolun duvarları boyunca ve yemek salonunda yer alan dekoratif sarkıt lambalar, gün içinde kafe ortamında rahatlatıcı, aydınlık bir ışık atmosferi sunuyor. Geceleri ise ışık daha samimi bir restoran görünümüne bürünüyor. Yoğun dim edilen sarkıt lambaların yanı sıra tavana yerleştirilen yönlendirilebilir projektörler masalara noktasal ışık veriyor. Üçüncü ve ilave bir ışık kaynağı olarak oturma alanları ve tezgahın arkasına LED ışık sıraları entegre edildi. Restoran kiracılarının isteği üzerine LED ışık hatları RGB olarak uygulandı. Restoran alanı gün içinde ve akşamları keyifli bir ortam sunuyor. Burada da müzenin diğer mekânları arasında ışık açısından bağlantı kurulmamasına dikkat edildi.
Projeye katılanlar:
Yapı sahibi: Landschaftsverband Westfalen-Lippe, Münster/Almanya
Mimar: Staab Architekten GmbH, Berlin/ Almanya
Aydınlatma planlamacısı: Licht Kunst Licht AG, Bonn/Berlin,
Proje yönetimi: Martina Weiss
Sergi tasarımcısı: Space4 GmbH, Stuttgart/ Almanya
Sahneleştirici sergi aydınlatması: LDE Belzner Holmes, Stuttgart/ Almanya
Uygulanan ürünler:
Dış alan: Bega Stufenbeleuchtung; Meyer Gobostrahler
Sanat ve gün ışığı örtüleri: Rentex
Downlight’lar/Raylar: Erco
LED projektörler: Gallery LED cc, Eigenart Leuchten
Atriyumdaki yönlendirilebilir projektörler: Erco
Kütüphane: Selux Pendelleuchte, Erco Richtstrahler
Gastronomi: Flos Downlights; Graypants ve Filumen Sarkıt Lambalar,
Proled LED Bantları
Kemerli koridor, eski yapı / Kemerli koridor aydınlatması Sergi: Zumtobel, Supersystem Sarkıt Lamba
Merdiven alanı aydınlatması: Mawa, Humboldt Uni Pendelleuchte; Erco, Quintessence Downlights