Fotoğraflar: Nikos Vandoros, Akis Paraskevopoulos
Yunanistan’daki ışığın çok özel olduğunu söylerler. Ege Denizi’nin derin mavi rengini oluşturur. Öyle temiz ve öyle berraktır ki, öyle olağanüstü öyle özeldir ki aynı renkleri ülkenin bayrağında da görürüz. Ege, “Light Loci” (Işığın Ruhu) terimi için tipik bir örnektir.
Buradan yola çıkarak böylesine bir ortamı, ışığı ve renkleri otel projelerinin suni aydınlatma konseptine entegre etmek veya konseptin temelini oluşturmasını sağlamak mantıklıdır. KLab Architecture’dan Konstantinos Labrinopoulos için bu fikir, öz algısının ve kimliğinin bir parçası. Bunun dışında bu öz algısı ikinci bir seviyede de hareket ediyor. Bir tarafta ışığın etkisi, önemi diğer tarafta mimariye entegrasyon şekli ve mimari ile bütünleşmesi söz konusu. Gün ışığının doğa ile bir olması gibi, tasarımcının projelerindeki suni ışık, mimari ile bütünleşik. Bu kombinasyonda tasarımcının planlamaları ve tasarımları başkalarına göre biraz daha mükemmelleşiyor ve baştan ikna edici oluyor. Öz algısı ikinci bir seviyede işliyor. Işığın etkisi, öneminin yanında mimari ile entegre olma şekli ve mimari ile iç içe geçişi gerçekleşiyor. Gün ışığı ne kadar doğa ile bir ise projelerindeki suni ışık da mimarisi ile bütünleşik. Söz konusu kombinasyon ile planlamaları ve tasarımları daha mükemmel ve son derece ikna edici. Beyazın en beyazı ve derin mavi renk, hepsi bilinçli bir kombinasyon, şekil, konsept içinde. Mavi sakinliği ve sonsuzluğu simgeliyor. Sessizliği, çekinmeyi tetikliyor. Bitkisel bir sakinlik getiriyor ve endokrin sistemi üzerinde etki yaratıyor. Endokrin sistemi, sinyal veya sinir ileticileri üreten tüm organ ve hücre sistemlerinden oluşuyor. Bunları kan yolu veya lenfler üzerinden uzak hedefteki hücrelere gönderiyor. Kısmen birbirinden uzak mesafede olan organlar arasındaki işlevlerin koordinasyonunu sağlıyor.
Adanın mimarisi de eşsiz. Biyolojik olarak beyazlatılan yuvarlatılmış köşeli, kıvrımlı duvarlı küp şekilli mimarileri manzarayı oluşturuyor. Dar sokakları Arnavut kaldırımı kaplı. Burada sayılanlar yüzyıllar boyunca kötü iklim şartlarına, bir o kadar güçlü rüzgarlara, kuraklığa, yoğun güneş ışınlarına ve nem oranına dayanmak için gelişen Mikonos mimarisinin sayısız özelliklerinden sadece birkaçı.
İlk olarak 1990 yılında inşa edilen, Mikonos Adası üzerinde yer alan Andronikos Oteli’nin yeniden tasarımında yöreye hâkim Kiklad tarzı mimari, modern bir şekilde yorumlandı. Otelin restorasyonunun belli kısımlarda yapılması planlandı. İlk aşamada 57 odanın 13’ü saflık, sadelik, akışkanlık ve sürpriz prensiplerine dayanarak, Mikonos’un ruhunu temsil eden şekiller kullanılarak restore edildi ve yeniden tasarlandı. Bu ilk aşamalarda “Cocoon Süitler” olarak adlandırılan kozayı andıran mekânlar ortaya çıktı. Bunlardan sonra ise ikinci yapım aşamasında Blue Süitler oluşturuldu.
İç alan kompakt bir şekilde tasarlandı. Bu bölüm düzensiz, birbirine bağlantısı olmayan, üç boyutluymuş etkisi yaratan duvarlardan oluşuyor. Mobilyalar da aynı prensibe dayanarak ve odanın yüzeylerinin bir parçasına entegre olacak şekilde dizayn edildi. Mobilyaların görüntüsü, binanın bir şekilde adanın taşlı manzarasından çıkarak oluştuğu hissini uyandırıyor. Tasarım düşük teknoloji konstrüksiyonlar şeklinde planlandı. Böylece, yöre ustaları alıştıkları uygulamaların dışına taşacak bir şeyler yaratmak için kendi bilgi birikimlerini kullanabilecekti. Bütçe içinde kalınması gerekiyordu ancak mekânın havası bunun aksini yansıtmalı ve kullanıcıya çok güçlü bir deneyim sunmalıydı. Kaldırım taşları, bambu çubukları, alçı plakalar, cam, çakıl taşları, ayna, şap zemin beklenilmedik bir tarzda ve kombinasyonda uygulandı.
Blue Süitler + Sky Bar
Andronikos otelinin restorasyon çalışmalarının devamında mimarlar, yeni bir oda türü tasarladı ve bu odaları “Blue Süitler” olarak adlandırdı. Blue Süitler, KLab tarafından 2012 yılında tasarlanan Cocoon Süitleri’nin ögelerini taşıyor ve bu unsurları renklerle devam ettiriyor. Çalışmaların bu kısmında yeni, dış alanda bulunan bir bar olan “Sky Bar” ve spor salonu yer alıyor. Dört yeni odanın geliştirilmesi aşamasında tasarımcılar, Mikonos’un yerel mimarisinde yer alan şekiller de dahil olmak üzere, geleneksel Kiklad tarzı şekilleri yeniden yorumladı. Mekân ögelerinin akıcı, anlamlı geometrisini öne çıkardılar. Kıvrımlar ve düz hatlar yan yana bulunuyor ve neredeyse aerodinamik bir hal alıyor. Beyaz mavi ile ve çevredeki toprağın rengi ile kombine ediliyor. İç ve dış alan iç içe geçiyor.
İşte tam da bu renkleri canlı bir şekilde sunmak için, özellikle mimariye entegre edilen alanlarda doğal beyaz renkli, 4000K derece seviyesinde LED’ler kullanıldı. Sadece birkaç Spot ve Downlight; odada güneş ışınlarının ısısını oluşturmak için 3000K’lık aydınlatma rengi ile donatıldı.
Sky Bar’da da Blue Süitler ve Cocoon Süitler’de kullanılan mobilya ögelerinin konsepti uygulandı. Mobilya, zemin ve duvarlar ve masalar yeni odanın tasarımı ile estetik uyum içinde.
Projeye katılanlar:
Yapı sahibi: Andronikos Hotel
Mimari, Tasarım ve Aydınlatma Tasarımı: KLab architecture, Konstantinos Labrinopoulos (Yönetici Mimar), Veronika Vasileiou (Proje Mimarı) ve de Enrique Ramirez, Kostis Anagnostakis, Christina Giannoulaki