Trendin Arka Yüzü: “Light Emitting Diodes” serisi. Bölüm 1: “Gerçekçi Yanılsamalar”
Bölüm 1: “Gerçekçi Yanılsamalar”
Metin: Manas Deniz, LAB.1
LED lamba piyasasının günümüzdeki belki de en popüler silahı, geleneksel ışık kaynaklarına kıyasla sundukları enerji verimliliği değerleri.
Gerçekten de konu enerji verimliliğine gelince bize gösterilen sayılara bakacak olursak yeni LED lambalarla enkandesan ve flüoresan lambaları kıyaslamak çok da uzun sürmüyor. Özellikle termal radyatör ışık kaynakları (thermal radiators) olarak adlandırdığımız geleneksel ışık kaynaklarının (enkandesan, halojen vb.) kullandıkları enerjinin büyük bir kısmını ısıya dönüştürdüklerini göz önünde bulundurursak, tükettikleri enerjinin yüzde 90 civarındaki bir oranını ışığa çevirebilen LED lambaların yanında neredeyse hiç şansları yok. Enerji verimliliği ile ün yapmış klasik ve kompakt flüoresan lambaların uğradığı hezimet aynı şiddette olmasa da LED lambalar karşısında onlar da bariz bir mağlubiyet ile karşı karşıyalar. Peki enerji verimliliği, ışık kaynağımızı seçerken gerçekten de bize anlatıldığı kadar kritik ve büyük bir faktör mü? Veya bir ışık kaynağının kalite tanımını harcadığı enerjiyi ışığa dönüştürebilme yetisine göre mi belirliyoruz? Eğer öyleyse doğal ışık kaynağımız olan Güneş, ısı da yaymak yerine sadece ışık yaysaydı daha kaliteli bir ışık kaynağı mı olurdu?
LED ışık kaynaklarının ve aydınlatma sistemlerinin popüler ve yaygın olmadığı 2000 yılıyla; LED sistemlerin evlerimizde dahi birincil olarak tercih edilen bir aydınlatma yöntemi olmaya başladığı 2015 yılında harcanan enerji miktarlarını karşılaştırmak amacıyla hane başına düşen enerji tüketim istatistiklerine bakacak olursak, oluşturulan beklentilerin çok da üzerine çıkamayan sonuçlarla ve büyük resme bakıldığında abartıldığı kadar önemli görünmeyen rakamlarla karşılaşırız. 2000 yılında Avrupa kıtasındaki herhangi bir hanede tüketilen toplam enerjinin yüzde 21’i elektrik enerjisine harcanırken bu sayı 2015 yılında azalmanın aksine kayda değer bir artış göstermiş ve yüzde 25’e çıkmış durumda. Bu hayatımıza giren elektrikli cihazların kullanımının artışının hızlı bir göstergesi.
Elektrik enerjisi tüketim grafiğinin büyük bölümünü aydınlatma sistemlerine harcanan enerji oluşturuyor. Son yıllarda enkandesan lambalardan kat be kat daha verimli oldukları için tüm dünyada kullanımı yaygınlaşan kompakt flüoresan lambaların (CFL) etkisini görmek mümkün olsa da hayatımıza LED lambalar ve yeni teknolojilerle giren aydınlatma ürünü cihazları ve aparatlarının sayısı da bir o kadar artmış olacak ki, grafikler bize ışık kaynaklarına harcanan enerjinin ufak bir düşüşe geçtiğini ancak aydınlatma cihazlarındaki kullanımın ve dolayısıyla aparatlara (driver, ballast, dimmer vb.) harcanan enerjinin arttığını gösteriyor. Toplam enerji tüketimine bakıldığında ise aydınlatma için harcanılan enerji grafiğindeki azalma oldukça küçük.
Lakin birim bazında onlarca, toplu kullanımda ise yüzlerce kat fazla enerji tasarrufu sağladığı iddia edilen LED ve CFL lambaların etkisinin pratikte, kağıt üzerinde oldukları kadar etkileyici performanslar sergileyemediğini görüyoruz. Özellikle de enerji dostu ürünlerin sayısı artmışken nasıl oluyor da aydınlatma sistemlerinin yarısından fazlasını oluşturduğu elektrik enerjisi tüketimi artışa geçmiş oluyor? Bu çelişkinin arkasında birim ürün verimliliğinden ziyade ürün miktarı, Jevons Paradoksu, teknolojik esneklik ve ürün çeşitliliği yatıyor.
Birim bazında enerji verimliliğinin artmasına karşın total enerji tüketimi bize vaad edilen sayıları göstermiyor. Yani CFL gibi enerji verimliliği yüksek aydınlatma ürünleri gibi LED lambalar da beklenilenin altında bir enerji performansı gösteriyor. Bir değişimin söz konusu olduğunu inkar edemeyiz ancak bu değişimin büyük resim üzerindeki etkisi toplam hesaplamalar yapıldığında yüzde 1.5 ila yüzde 3 arasındaki civarlarında seyrediyor, ki bu oranların da geleneksel ışık kaynaklarının bilinçli kullanımı sonucunda hiç de ulaşılamayacak miktarlar olmadığını belirtmek gerekir. Bu hayal kırıklığının birinci sebebi Jevons Paradoksu ve buna bağlı kullanılan ürün miktarındaki artış. 1865 yılında William Stanley Jevons tarafından bulunan ve genellikle çevresel ekonomi tartışmalarında adı geçen bu paradoks, yüksek verimliliğe sahip bir ürünün yine bu sebepten daha fazla talep görmesi ve sonucunda önceki “verimsiz” ürüne göre tüketim ve kullanım miktarındaki artışın, ürünün yüksek verimliliğinin önüne geçerek grafiği eksiye çevirmesi durumunu açıklıyor. Kısacası salonunda iki ya da üç enerji verimliliği düşük enkandesan lambayla oturan birisinin, bütün evini ve bahçesini enerji verimliliği yüksek yüzlerce LED lambayla aydınlatan birisinden tercih ettiği ışık kaynağına rağmen daha fazla tasarruf yaptığını söylemek zor olmasa gerek.
Diğer bir sebep ise teknolojik esneklik ve birim çeşitliliği. Teknoloji öyle bir hızla ilerlemeye devam ediyor ki artık her renkte, her formda ve her amaca hizmet eden aydınlatma ürünleri bulmak mümkün. Son yıllarda popüler olan ve evinizi “modunuza göre” aydınlatmanızı sağlayan akıllı aydınlatma ürünlerinden bahsedince aklınıza sadece renkli ampuller geliyorsa oldukça yanılıyorsunuz. O ampulü kontrol edebilmek için bir adet akıllı telefona ve içine yükleyeceğiniz ilgili uygulamaya, ses ile kontrol etmek istiyorsanız sesinizi algılayacak ve akıllı ampullerinizle bağlantı kuracak başka bir cihaza, tek bir ampulle tüm evinizi aydınlatamayacağınıza göre ampullerin birbirleriyle bağlantı kurabilmesi için ayrıca satılan bir “hub’a”, evinizde bağlantının yetişmediği alanları da kapsayabilmek adına bir “bridge’e” ve diğer tüm ihtiyaçlarınızı karşılayabilmek için ışık kaynağı haricinde bunlar gibi bir sürü elektrikli cihaza sahip olmanız gerekmekte. Bırakın akıllı sistemleri, sıradan bir LED aydınlatma planlamasında dahi neredeyse her ürün için driver adlı cihazlardan kullanmanız gerektiğini ve bunların da ayrıca elektromanyetik dalgalar üreten aletler olduklarını unutmayın. Böylece birim başına düşen enerji verimliliği artmış olsa da kullanılan ürün sayısında ve harcanılan toplam enerji miktarında kayda değer bir artış kaçınılmaz oluyor.
Teknolojik çeşitliliğe gelecek olursak, eskiden yatağınızın, raflarınızın, ayakkabılığınız hatta musluklarınızın içine geleneksel ışık kaynaklarını entegre etmek istediğinizde ya bunu en başından düşünmek ve uygulatmak ya da ürün ebatlarının ve aydınlatma yöntemlerinin kısıtlılığından bu hayallerinizden tamamen vazgeçmeniz gerekirdi. Halbuki artık marketten aldığınız LED şeritleri ve küçük LED lambaları evinizin en dar köşesine bile yerleştirip aydınlatmanız mümkün. Bu da bizi daha fazla seçeneğe, daha fazla ürüne ve dolayısıyla daha fazla ışığa yönlendiriyor. Odamızı hatta evimizin tamamını bireysel bilgi yetersizliği ve seçenek fazlalığından dolayı yanlış ve fazla aydınlatmaya maruz bırakmak mümkün. Bu ekonomik, görsel ve ve konforal anlamda daha lokal etkilere sahip olsa da bu bilinçsizlik ve dayatma büyük ölçeklere de sıçrama yönelimi gösteriyor.
Ürün çeşitliliği, teknolojik esneklik ve Jevons Paradoksu sadece evlerimiz ve odalarımızda değil bir şehrin hatta ülkenin tümünde de etkisini gösterebilecek güçte. Ya ilgili mekanın ölçeği büyüdükçe, sorunlar da aynı oranla büyüyorsa o zaman ne yapacağız? Üç ya da dört kişilik ev halkını aydınlatma teknolojilerinin gerçekçi etkileri hakkında bilgilendirmek nispeten daha kolay. Ancak bu sefer yüzbinleri, milyonları hatta 7.53 milyar nüfuslu gezegenimizi bilinçlendirmemiz gerektiğinde ne yapacağız?