Close

06/08/2019

Müzeler, Sergi Alanları & Galeriler: Sergi Aydınlatma Mantrası

Metin: Emre Çetin, EC Design Lighting Studio

The Night Watch, Rembrandt – Rijksmuseum

Form sadece ışıkla vardır ve çevremizdeki dünyaya ilişkin algımız tamamen ona bağlıdır. Claude Monet

Müzelerin ve galerin aydınlatılması, gelişen teknoloji ve yöntemlerle birlikte çeşitli engeller ve tehditlerle karşılaşmaktadır. Müzelerin ve galerilerin aydınlatılmasında, sergilenen eserler ne olursa olsun, eserlerin dokusunu, formunu, renklerini, detaylarını ve felsefesini yansıtması beklenmektedir. “Sergi aydınlatma mantrası” görünürlük, ilgi uyandırma, koruma ve ambiyans ile ilgili konular arasındaki dengeyi ifade etmektedir.

Işığın önemini,“Claude Monet” çok net ve keskin bir şekilde ifade etmiştir. Ek olarak, ışığın bir manüpülasyon aracı olarak kullanılabildiğinden bahsedilmesi gerektiği kanısındayım. Işık aslında gözle görülemeyen bir dalga boyudur ve ışığı, ancak dokunduğu yüzeylerle birlikte görebiliriz. Çevremizi ancak ışıkla birlikte ve ışığın izin verdiği kadarıyla görüp anlayabiliriz. Bu noktada da sanat eserlerinin, müzelerin ve sergilerin aydınlatılmasına, teknik ve mimarinin yanı sıra felsefi olarak da yaklaşmak ve çözüm üretmek gerekir. Bu sayede sanat ve tasarım hak ettiği etki alanlarına daha kolay ulaşabilir.

Auckland Art Gallery, New Zealand

Sergi alanları ve müze aydınlatmalarında etkisi kanıtlanmış bazı yöntemler sürekli olarak tekrarlanmaktadır. Eserlerin üzerinde vurgu aydınlatması oluşturmak, belirgin kontrastlar sağlamak, hacim kazandırmak gibi. Fakat her bir sanat eseri felsefik süreç açısından birbirinden farklıdır. Leonardo Da Vinci’nin “Son Akşam Yemeği” ile Vincent Van Gogh’un “Yıldızlı Gece” tablolarının sanatsal konumları birbirinden ayrılır. Dolayısıyla aydınlatmalarının ve ambiyanslarının da aynı şekilde olması beklenemez. Bu örnekler rahatlıkla çoğaltılabilir; antik yunan eserleri, gotik yaklaşım, sürreal çalışmalar, pop-up eserler, minimal fotoğraflar, modern enstalasyonlar ve pek çokları. Kübik detayları ön planda olan bir büst aydınlatmasında gölgeler oluşturarak hacim kazanmış bir görüntü hedeflenirken, farklı malzemeler kombinlenerek oluşturulmuş bir enstalasyonun aydınlatması için daha homojen bir görünüm oluşması ve tüm detayların algılanılabilmesi beklenir. Bazı durumlarda eserler üzerinde vurgu aydınlatması tek ve belirgin olarak tasarlanırken bazen eserlerin arkalarında bulunan yüzeyler aydınlatılarak karanlık dengesi ön planda bırakılır. Bazı eserler çerçeve olarak aydınlatılırken bazı eserler genel ambiyans içinde aydınlatılmış olarak kalır. Bazı durumlarda karanlık bir odaya girersiniz fakat bazen devasa bir tavan penceresinin altında bulursunuz kendinizi…

Natural History Museum, England
The Changjiang Civilization Museum, China
Maison Européenne de la Photographie, France

Mimari, estetik ve felsefik açıdan müze aydınlatmalarında takip edilebilecek metodlar farklılık gösterecektir. Değişmeyen tek bir kural vardır ki: renksel geriverim. İsminden de anlaşılabildiği gibi aydınlatılan yüzey veya objenin renklerinin doğru şekilde yansıtılması anlamına gelir. Gün ışığı, referans renksel geriverime sahiptir. Diğer tüm yapay ışık kaynakları gün ışığının sahip olduğu spektrum değerlerine yaklaşmaya çalışır. Renksel geriverim, CRI (Color Rendering Index) standart spektrumla ölçülür. Fakat tek başına bu değer bir ışık kaynağının iyi ya da kötü renksel geriverime sahip olduğunu gösteremez. Özellikle müze gibi en küçük renk yanılmalarının bile büyük anlam değişikliklerine sebep olabileceği alanlarda, ışık kaynaklarının TM-30 (Color Rendition Gamut), Rw (White Rendering), R (özellikle R9) değerlerinin yorumlanması gereklidir.

Dancing Colour by Guryanov Andrey
W. Bradford – Soraa Color White TM30

Işık, tüm mucizevi etkilerinin yanı sıra sanat eserlerine ve diğer organik malzemelere zarar vermektedir. Fotonlar, maruz bırakıldıkları malzemelerde, zaman içerisinde, kalıcı hasarlar bırakır ve bu durumu geri çevirmek şu an için imkansızdır. Işığı bir dalga boyu olarak yorumlayarak bu hasar daha anlaşılır hale getirilebilir. UV (Ultra Violet) ışınları organik malzemeler içerisinde, tüm koruyucu ve filtrelere rağmen, bozulmalara sebep olur.

Kostümler, tekstil ürünleri, deri ve deri baskılar, el yazmaları, çizimler, suluboya ve yağlı boya tablolar, minyatürler, renkli fotoğraflar yüksek hassasiyete sahip olan maddelerdir. Lake, plastik, ahşap, kemik, fil dişi, mineral kaplamalar ve siyah beyaz basılı fotoğraflar orta seviye hassasiyet; taş, seramik, cam ve metal türleri de düşük hassasiyete sahip maddeler olarak sınıflandırılabilir. Bu maddelerin hassasiyetlerine bağlı olarak maruz kalabilecekleri ışık miktarı ve seviyeleri de değişiklik göstermektedir. Aydınlatma tasarımı yapılırken, muhakkak ki, sergilenmesi planlanan eserlerin fiziksel özellikleri göz önüne alınarak, mümkün olan en az seviyede aydınlık seviyesini sağlamak ve en az zararlı olabilecek ışık kaynaklarını kullanmak, sanat mirası için hayati önem teşkil etmektedir.

Sunflowers by Vincent Van Gogh

Müzelerin, sergileme alanlarının ve sanat eserlerinin paha biçilemez bir etkileşim aracı olduklarını; ışığın da bu etkileşimin en etkin yansıtıcısı olduğunu unutmamak gerekir. Bazı durumlarda yorum farklılıkları veya hatalı planlama ve uygulamalar göz ardı edilebilir fakat sanat için bu durum kesinlikle geçerli değildir…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir