Close

09/09/2016

“Monza Metodu”: İtalya’nın Roma kentinde Palazzo Farnese’de Galleria dei Carraci içinde ışık ve üç boyutluluk

monza4Metin: Francesco Iannone
Fotoğraflar: Marco Reggi

Sanat tarihi, freskler ve heykeller şu sıralar LED teknolojisi ile kalite kazanıyor. Tayfsal açıdan dâhil, eskiden geniş alanlı bir aydınlatma olduğu düşünülen her şey artık bir ışık tasarım işi olarak görülüyor. Tablolar dikkatlice aydınlatılıyor ve en ince ayrıntısına kadar farklı renk pigmentlerinin ışığa tepkisi gözlemlenebiliyor. Roma’da iki farklı proje üzerinden ilginç bir karşılaştırma yapılıyor. Sistine Şapeli ve Palazzo Farnese’deki Annibale Carraci’nin freskleri inceleniyor.

monza1Roma’daki Palazzo Farnese, Renaissance mimarı Antonio da Sangallo (Genç Sangallo) tarafından tasarlandı ve yapıldı. İşveren, 1495 ile 1512 yılları arasında bölgede arazi ve çevredeki diğer yapıları satın alan Kardinal Alessandro Farnese (daha ileri yıllarda Papa Paul III) idi. İnşaat çalışmaları 1514 yılında başladı; 1527 yılında Sacco di Roma (Roma’nın Yağmalanması) nedeniyle kesintiye uğradı ve 1541 yılında tekrar başladı.

Sangallo’nun 1546 yılından ölümünden sonra inşaat çalışmaları Michelangelo’nun yönetiminde devam etti. Michelangelo üçüncü kattaki derin pencere pervazlarını, ana girişin üzerindeki büyük armalı balkonu inşa etti ve avluyu yeniden tasarladı. Bina bugün Roma’daki ileri Renaissance döneminin en önemli saraylarından biri olarak kabul ediliyor ve içinde İtalya’daki Fransız Elçiliği’ne ev sahipliği yapıyor. Binada yer alan çoğu odada Bolonyalı meşhur ressam Annibale Carracci’nin freskleri ve 16. yüzyılın sonlarına doğru tamamlanan Farnese Galerisi’nde “Tanrıların Aşkları” adlı ünlü tavan freskleri yer alıyor.

monza5Aydınlatma tasarımı projesi

Galleria dei Carraci için aydınlatma konsepti, aydınlatma tasarımcıları tarafından “Monza Metodu” olarak tarif edilen tarihi sanat eserleri aydınlatma fikrine dayanıyor. Galerinin freskleri Carracci tarafından yapıldı. Girişin karşısında bulunan iki uzun duvarda aynı döneme ait göz kamaştıran sıva üstündeki alçıdan yapılmış süslemeler yer alıyor. Nişlerde yer alan Roma heykelleri, Napoli Ulusal Arkeoloji Müzesi’nde bulunan eserler. Roma figürlerinin üzerindeki yuvarlak nişlerdeki büstler ise değişik çağlara ait orijinal parçalar. Carracci’nin eserlerinin aydınlatma tasarımı, büyük pencerelerden giren gün ışığında nasıl göründüğünü inceleyen bir analiz sonucuna göre yapıldı. Ressamların doğal ışık konusunda çok önemli araştırmalar yaptığı bilinir. Çünkü bu, sanatsal çalışmalarının çok önemli bir parçasını oluşturur.

monza6Tavan resimlerinde sanatçılardan masif duvarlara üç boyutlu resimler çizmeleri istendi. Mimariyi desteklemek için bu resimlerin etrafı altın varaklı çerçeveler ve taş heykeller ile çevrelendi. Çizilen resimler tanımlanamayan çevrede, genelde masmavi gökyüzüne sahip hayali bir dünyada bulunan mitolojik figürlerden oluşuyor. Carracci Kardeşler resim yaparken her duruma göre ışık şartlarının nasıl olması gerektiğini çok iyi biliyorlardı. İzleyici bunu birkaç noktada çok net görebiliyor. Tabloda öne çıkartılan yerler ile konunun ne olduğuna işaret ediliyor, resim kendi hikâyesini anlatıyor. Carracci Kardeşlar tarafından yapılan resimlerde mevcut ışığın doğu-batı cephesinden gelen ışık olduğu anlaşılıyor. Onlar doğal ışığın büyük salona girişini gözlemlemişler ve tavandaki sahneleri, ışığın büyük pencerelerden girerek önce zemine çarpıp sonra tavana yansımasına göre çizmişlerdi. Sıva ile kaplı duvarlar ışığın difüz dağılımını sağladı. Carracci’lerin orijinal eskizleri ressamların aydınlık ve karanlığı nasıl yorumladıklarını açıkça gösteriyor. Gölgeler, ışık kaynakları altta konumlandırılmış şekilde oluşturulmuş. Buna karşılık altın kaplı çerçevede öne çıkartılan küçük ayrıntılar ile mum ışığı referansı da anlaşılabiliyor.

monza7“Monza Metodu”, gün ışığı ile elektrikli ışık olmak üzere ışığın, gerçekliği yorumlamamızı desteklediği bilgisine dayanıyor. Kognitif nöroloji bilimi alanında yapılan araştırmalar sayesinde artık insan gözünün fizyolojisini ve fiziğini çok daha iyi anlayabiliyoruz. Ayrıca artık, algılanan içeriğin hangi kognitif süreçlerle işlendiğini ve öğrenme, anlama, karşılaştırma, üzerinde düşünme, problem çözme, karar verme veya planlama gibi beyin faaliyetlerini desteklediğini biliyoruz. “Monza Metodu”nda bir eserin aydınlatma konsepti, eser yerine daha çok sanat eserini izleyene odaklanıyor. Bunlara galeriyi ziyaret edenlerin, odayı kullananların beklentileri de ekleniyor. Asıl görev sadece yağ ve pigmentlerin farklı kombinasyonlarını aydınlatmak değil. Elektrikli ışık yorumlamak üzere kullanılabilir. Bugün artık bir aydınlatma tasarımcısı, bu hedefe ulaşmak için statik ışık ile planlama yapmakla sınırlı kalmıyor: Işığın statik olabileceği fikri henüz kısa bir süre önce oluştu. 20. yüzyılın ikinci yarısında batı dünyasında elektrikli ışığı kontrol etmek için olanaklar geliştirilmeye başlanırken suni ışık ile birlikte “statik” kelimesi de kullanılmaya başlandı. Doğal ışık, mum ışığı ve alev hiçbir zaman statik değil. 20. yüzyılda aydınlatma tasarımının gelişiminde elektrikli ışığın kendinden statik olduğu ve ayarlanamaz veya değiştirilemez olduğu bilgisi yanlış bir yöndü. Genel olarak bir planlamacının sanat eserlerini aydınlatmak için bağımsız ve ön yargısız olması gerektiği söylenirdi. Ondan nötr olması istenirdi. Aslında nötrlük konusu daha önce hiç değerlendirilmemişti ve tarihi sanat eserleri hiçbir zaman tarafsız bir seviyede toplumsal değerlendirmeye tabi olmamıştı. Ayrıca nötr ışık da yoktu. “Monza Metodu” fikri izleyicinin nöral sistemini baz alıyor ve bir sanat eserinin nasıl tasarlandığını hangi mesajı vermesi gerektiğini hayal etmesine olanak sağlıyor.

monza8İtalyan sanat tarihçisi, sanat eleştirmeni ve yazar Cesare Brandi, modern anlamda bir restorasyonu anlıyor ve bizi, zamanı üç boyutluluk konusu olarak anlamaya zorluyor. Işık bundan ayrı tutulamıyor. Bu anlamda bir tarihi sanat eserinin aydınlatma tasarımı farklı algı seviyelerine hitap etmeli (bir tür dünyadan bakış). Böylece Carracci Kardeşler’in ön cepheye resmettikleri, ön cephede kalıyor ve kulisi oluşturan ögeler buna göre arka planda kalıyor. Işığın gösterimi hikâyeyi anlatıyor; dikkatimizi ayrıntılara ve ortama çekiyor. Bu da şu anlama geliyor: Bir resim tablosunu izlediğinizde beyniniz, görme sisteminiz üzerinden alınan bilgiyi işlemeye zorluyor. İşte bu süreç “Monza Metodu” ile destekleniyor.

Teknik olarak bu süreç bir dizi farklı beyaz ışık kaynağı kombinasyonu ile elde edildi. Bunlar ışık tekniği açısından gereken bilgilere göre değil, tablonun “ihtiyaçlarına” odaklanıyor. Bugün LED lambaları, ışık gücünü ve renk ısısını en yüksek seviyede kumanda etme olanağı sunuyor. Bu işlem temel bir bilgi ve de elektronik ışık kumanda protokolleri alanında uzmanlık gerektiriyor. Roma’daki Carracci Galerisi’ndeki aydınlatma sistemi DALI üzerinden kumanda ediliyor. Kumanda sistemi ilk defa sanat eserlerinin aydınlatılmasında kullanılıyor ve istenilen tayf bileşimini oluşturuyor.

Bu projede tayf kalitesi çok önemliydi. Bu yüzden ışığın restorasyon ile ilgili hususları, restoratörlerin ince çalışmaları ve fikirleri dikkate alınmalıydı. Uzmanların özel istekleri, ayrıntılı tayf değerleri tanımlanırken ve değerlendirilirken nihai planlama aşamasına dahil edildi. Işık sahneleri programlanırken temizlik çalışanlarının koşullarına da dikkat edilmeliydi.

monza2Carracci Galeri projesinde dinamik ışık ön planda tutuldu. Farklı ışık sahneleri farklı işlevlerle bağlantılı uygulandı. Bir sonbahar gününde güneşin doğuşunu ve batışını taklit etmek için aydınlatmada ayrı bir programlama daha yapıldı. Bu program didaktik nedenlerle, Carracci’nin mevcut gün ışığında nasıl resim yaptığını göstermek için oluşturuldu. Gereken aydınlatma güçlerine ulaşmak için armatürler pencere kenarlarına monte edildi. Galeri ziyaretçileri armatürleri görmüyor ve sanat eserlerinin nöral algılanmasını kesintiye uğratacak herhangi bir şey olmuyor. Armatürler gereken aydınlatma güçlerine ulaşmak için pencere kenarlarına monte edildi. Armatürler tayfsal ve fotometrik özellikleri ve uygulama potansiyelleri nedeniyle seçildi. Işık huzmeleri üst üste geldiğinde ve armatürler farklı açılardan ışık demeti oluşturacak şekilde konumlandırıldığında üç boyutluluk etkisi yaratılabiliyor. Böylece ziyaretçi kubbeyi ve freskleri bir bütün olarak algılayabiliyor. Carracci Galerisi’nde istenen şartları sağlamak için üretici ile birlikte çalışarak armatürler üzerinde gerekli değişiklikler yapıldı. Aydınlatma sistemi düğmeye basılarak seçilebilen bir dizi önceden programlanmış ışık sahnelerinden oluşuyor. Özellikle sanat eserlerinin aydınlatması olmak üzere LED teknolojisinin bu tür bir uygulaması, renk-insan algı sistemi arasındaki ilişkiye, nörö-bilim alanında elde edilen yeni bilgi ve araştırma sonuçlarına dayanıyor. Bunların içinde ayna nöronların nasıl çalıştıklarına, insan gözünün renge nasıl tepki gösterdiğine dair bilgiler de yer alıyor. En sonuncusu metamerinin temeline dayanıyor. Buna göre farklı bileşimli ışık tayflarının, insanda yine aynı renk etkisi yarattığı anlatılıyor. Şekilleri anlama ile birlikte görme sistemimizin gerçekliğini de anlayabiliyoruz. Bu metodun, bugün kapsamlı disiplinler arası kültürün sadece küçük bir kısmını oluşturduğunu ancak bu kısmın geleceğin aydınlatma tasarımı projelerinde önemli bir rol oynayacağını görmek önemli. Özetle, aydınlatma tasarımcısının insan algılarının nasıl çalıştığını, bir sanat eserinin nasıl algılandığını bilmesi ve bu eserin mesajının ışık ile nasıl anlatılabileceğini anlaması gerekir.

monza3Roma’daki Carracci Galerisi’nde takip edilen aydınlatma tasarımı fikirleri, Monza’daki (Bu nedenle “Monza Metodu” terimi) Theudelinde Şapeli’nde, Roma’da Scuderie de Quirinale’deki bazı sergilerde, Bellini, Lorenzo Lotto ve Tizian gibi sanatçıların eserlerinde denendi, test edildi. Günümüzde çevremiz dinamik resimlerden, hareketlerden, süblimen uyarıcılar ve duygularımız ile ilgili güçlü, sık referanslardan oluşuyor. Neden aynı metodu kültür mirasımızı sunarken de kullanmıyoruz?

Projeye katılanlar:

İşveren: World Monument Fund
Aydınlatma tasarımı: Consuline-Serena Tellini ve Francesco Iannone
Yerinde danışmanlık hizmeti veren mimarlar: Elvira Caiano ve Emanuela Settimi, Roma Şehri Güzel Sanatlar ve Peyzaj Genel Müdürlüğü
Elektro teknik: Albertin & Company – Giovanni Albertin, Daniele Pessotto
Elektronik tesisatlar: Sefir srl
Aydınlatma kontrol sistemi: Helvar

Uygulanan ürünler: Reggiani

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir