Close

16/08/2018

Luis Barragán ışığı kullanarak rengi görmemizi nasıl sağlıyor?

Metin: Thomas Schielke

Luis Barragán’ın şiirsel imgeleminde renk, en az boyut veya alan kadar önemli bir rol oynuyor. Kaba dokular ve su yansımaları, renkli yapılarındaki parlak güneş ışığının etkisini artırıyor. Peki ama bunca titreşim durumu nereden geliyor ve mimarinin kendisi tarafından nasıl artırılabiliyor?

Koruyucu duvarlar

Barragán’ın mimarisinde duvarlar yalnızca görünümü özenle şekillendirmekle kalmıyor aynı zamanda gölge yapıyor veya ağaçların gölge oyununu meydana getiriyor.

Kompozisyonları hem kaba hem de pürüzsüz dokulu duvarlar içeriyor. Kaba doku, tuğlaya uygulanmış ince çakıllı harçtan kaynaklanıyor ve canlı, düzensiz desenler oluşturarak dokunsal bir boyutu vurguluyor. Tam tersine, pürüzsüz doku, düzenli bir harç yüzeyinden kaynaklanıyor ve sessiz, soyut bir görünüm yaratarak duvar boyunca hareket eden ışık hüzmelerine tefekküre dalmış bir tuval sunuyor. Duvarlarının genel yapısında minimalizm korunurken doku unsuru ve renk, şiirsel bir deneyim yaratıyor. Bu ilişki, yakın zamanda Amerikalı sanatçı Fred Sandback’in bir enstalasyonunda keşfedilmişti.

Loşluk ihtiyacı

Özellikle bulutsuz gökyüzüne sahip bölgelerde insanlar sıcak ve parlak güneş ışığından korunmak için gölgeli alanlar arar.

Gölge sunan duvarlar ve daha küçük ya da siperlikli pencereler bu alanlarda rahat bir ortam yaratılmasına katkıda bulunur.

Bu mekânsal strateji Barragán’ın birçok projesinde görülebiliyor; örneğin, Capuchinas Sacramentarias şapeli ya da gökyüzüne her türlü doğrudan görüşü minimize ettiği Casa Gilardi. Kendisi loş alanı olmayan tasarımları eleştiriyor: “Mimarlar, insanların loşluk ihtiyacını unutuyor; bu, hem oturma odalarında hem de yatak odalarında dinginlik hissi veren bir ışık türüdür. Bugün birçok binada kullanılan camın yaklaşık yarısını kaldırmamız gerekli ki insanın daha fazla yoğunlaşarak ve daha güler yüzlü çalışıp yaşayabileceği bir ışık kalitesi elde edebilelim. Bu telaşlı zamanların belirgin özelliği olan endişeyi gidermek için zihinsel ve ruhsal huzuru yeniden elde etmeye çalışmalıyız. Düşünmenin, çalışmanın, sohbet etmenin zevki, ancak göz kamaştıran, rahatsız edici ışığın yokluğunda daha da artar.”

Alman fotoğrafçı ve mimar Moritz Bernoully, bu tavrı birkaç projeyi ziyareti sonrasında onaylıyor: “Barragán’ın ışıkla oynayışı bana sözüm ona Meksika renklerinden daha önemli geldi. Parlak alanlar için geniş pencereler yerine, Barragán gün ışığını minimuma indiriyor. Casa Gilardi’deki koridorda ışık, sarı opak camdan süzülüyor; hatta kendi evinde pencereler odanın ta köşesine taşınmış.”

Bahçeler ve renkler

Fransız peyzaj tasarımcısı Ferdinand Bac’la tanıştıktan sonra Barragán’ın gözleri bahçelerin güzelliğini görür olmuş.

Barragán, Bac’ın bahçelerle ilişkisinden ve onun görüşlerinden epey esinlenmiş. 1980’de Pritzker Ödülü’nü alırken yaptığı konuşmadan Bac’ın sözlerini alıntılayacak olursak: “bahçelerin ruhu, huzurların en büyüğünü insanın emrine sunuyor.”

Barragán’ın evinin fotoğraflarını gördükten sonra Bac, Fransız Rivyerası’ndaki Menton’da bulunan bahçeyle ilgili kitabı Les Colombières’i şu ithafla kendisine göndermiş: “Akdeniz-İspanyol tarzına dair renovasyonumu mükemmel şekilde kavradığı için vaftiz çocuğum demek istediğim Bay Luis Barragán’a.” Pritzker’i kabul ettiği konuşmasında Barragán’ın devamen dediği gibi; gizem ve huzurun birleşimini eserlerinde yaşamsal öneme sahip görüyor. İmgelemi, kariyeri boyunca ferah ve renkli tasarımlara esin kaynağı olan Meksika’nın hacienda’ları ve bahçeleri arasında özgürce koşturuyor.

Barragán’ın renk kartelası sorulduğunda pek çok eleştirmen, Meksika’daki yöreye özgü yapıların parlak renklerine atıfta bulunuyor. Japon mimar Yutaka Saito’ya göre renklerin, yaşadığı çevrenin çiçeklerinden kaynaklandığı çok açık: “Yani kullandığı pembe, begonvilden geliyor; kızıl pas rengi, tabachin çiçeklerinden elde edilmiş ve toprak sarısı ise topraktan. Çiçekleri ele alıp yapıların koordinatlarıyla karşılıklı kontrol ettiğimde ne büyük bir aydınlanma yaşamıştım: mükemmel bir uyum içindeydiler.” Bu renkler, yeşil ağaçlar ve bitkilerle güçlü bir kontrast oluşturuyor.

Kimi zaman Barragán avlularda ya da iç mekanlarda bulutsuz gökyüzünü genişletmek için mavi duvarlar da kullanıyor. Ancak bu yoğun renkleri garanti saymamak lazım. Meksika’nın parlak güneşi, alanın niteliğini korumak için duvarların periyodik olarak yeniden boyanmasını gerektiriyor.

Barragán’ın mirası, modernistlerin katıksız beyaz tutkusuna bir grup kontrpuan yaratmakta yatıyor. Emsallerinden en belirgin ayrılığı, modernistler, çelik konstrüksiyonda geniş cam açılımlarıyla ilerlemeyi vurgulama peşindeyken onun parlak ve doğrudan güneş ışığından korunmak için pencere boyutlarını küçültmesidir. İkinci özellik ise, Barragán’ın çağa özgü modernist beyaz küplerden çok daha düşük yansıtıcılığa sahip renk paletinden kaynaklanıyor. Son olarak, yapılarının kaba dokulu duvarları, gün boyu değişen ve evrilen ince nüanslı gölge kalıpları meydana getiriyor.

Üç unsur özenle bir araya getirilmiş: Barragán’ın eşsiz renk ve doku tasarımı, anıtsal duvar setlerini dengeleyen şiirsel bir boyut sunuyor.

Haber kaynağı: https://www.archdaily.com/898028/how-luis-barragan-used-light-to-make-us-see-color

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir