Close

10/02/2021

“Işığı fethetmek”

Louis Kahn, Ayub Hospital, Dacca, © A. Hosain, Domus Arşivi

Yazan: Tadao Ando

Tadao Ando, doğal aydınlatmanın, Kuzey Avrupa’nın münzevi ışığından Japon evlerinin mahrem gölgelerine kadar her çağda ve her mekânda mimarinin zirvesini nasıl fethettiğini anlatıyor.

Bana uzay arketipinin ne olduğunu soracak olursanız cevabım, “ışığın hacmi ve yönü” olur.

Bu son derece süssüz bir tanım olabilir, ancak çok az kişi ışığın, tüm çağlarda ve mekânlarda mimarinin zirvesine hakim olduğuna karşı çıkacaktır. Batı mimari düşüncesinde, karanlığı ışık ve temiz hava ile doldurmak için taş kütlelerinde açıklıklar yaratılması, bina yapımının tarihi ve gelişimine damga vurmuştur. Bu mücadele sayesinde insanlar, ışığın, mekânı aydınlatma işlevinin ötesindeki anlamını bulmuştur.

Shizutani School, Japan, © Shigeo Ogawa

Işığı düşündüğümde aklıma iki mekân geliyor. Birincisi, sürekli değişen ışık ışınlarının güneşin hareketine göre bir okülüsten süzüldüğü Roma’daki Pantheon. İkincisi, en yüce maneviyatın saf ve münzevi ışıkla elde edildiği Sénanque Manastırı.

Işık, mekânın kültürünü yansıtan bir aynadır. Kuzey Avrupa soğuk ve karanlık kışlara hakimken, Güney Avrupa en soğuk aylarda bile parlak ve sıcak güneş ışığı ile ayrıcalıklıdır.

Le Corbusier, Notre-Dame du Hau Chapel, © Arnauld Dercelles

Aynı kıtada olmalarına rağmen, buralarda birbirinden tamamen farklı iklimler bulunur. Japonya, ılıman iklime sahip bir şimaguni’dir (ada ülkesi); bu nedenle mimarisi, içeriyi dışarıdan ayırmak için kalın, sağlam duvarlar gerektirmez.

Geleneksel Japon mimarisinde yaşam alanları şoji (kağıt paravanlar) arasında ve ahşap şemsiye benzeri çatıların altında bulunur. Bu yapılara giren güneş ışığı yoğun ve doğrudan değildir; saçakların altından sıçrayan ve şoji paravanlardan odalara yansıyan yumuşak, dolaylı bir ışıktır. Bu alanların amacı ışığı kontrol etmek değil, tersine, gölgeler oluşturmaktır.

Modern zamanlarda çelik, cam ve beton yapılardaki teknolojik gelişmeler, yapıda daha fazla ifade özgürlüğü sağladı ve mimari ışık, daha incelikli ve metafizik bir karakter kazandı.

Sadece mimaride değil, çağdaş sanat ve ürün tasarımı gibi birçok alanda pek çok parlak ışık sanatçısı ortaya çıktı. Bu yaratıcı eller, ışığı ve karanlığı şekillendirmeye dair sonsuz olasılıkları kanıtladı. Peki bugün insanlar ışığı nasıl fethedebilir?

Alvar Aalto, Church of Santa Maria Assunta, © Casali, Domus Arşivi

Yapay aydınlatma teknolojisi büyük adımlar atarken doğal ışığa karşı fiziksel dürtülerle hareket etme durumumuzu ve doğuştan gelen duyarlılığımızı yavaş yavaş kaybediyoruz. Dahası, ozon tabakasının tahrip edilmesi de dahil olmak üzere dünyadaki ışık ortamının bozulması artık toplumsal tartışmaların ön saflarında yer alıyor.

Bu yüzden şu soruları soruyorum: Zamanımızın yaratıcıları ışıkla ne ifade etmeye çalışıyor? Beklentileri neler?

Haber kaynağı: https://www.domusweb.it/en/speciali/guest-editor/tadao-ando/gallery/2021/01/04/tadao-ando-conquering-light-editorial-1053.html

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir