Işığı büken, hem gerçek hem hayal bir enstalasyon: Hakanai
Bu sahne performansında yarı saydam perdelerden oluşan bir kübün içinde dansçı gerçek ve hayaller arasında 3D alanda görsel bir yolculuğa çıkıyor.
Adrien M/Claire B tarafından yaratılan “Hakanai” isimli bu dijital solo performans enstalasyonu; video projeksiyon haritalama, CGI ve sensörleri birleştirerek sanatçının hareketlerine dinamik olarak cevap veriyor. İmgeler-sesler canlı olarak ortaya çıkıyor, her harekette farklı ve eşsiz bir performans yaratılıyor.
Bu projenin çekiciliği performans ve kompleks programlama arasındaki bire bir değiş-tokuştan kaynaklanıyor. Mondot ve Bardainne kendi çalışmalarında sıklıkla teorik ve matematiksel kaynaklardan esinleniyorlar. Kendi dünyalarındaki deneysel çalışmaları adeta bir “rehber” olarak kullanıyorlar.
İki sanatçı Hakanai için kendi görsel ilhamlarını, teknik yaklaşımlarını, teknoloji ve sanata bakış açılarına dair görüşlerini Creator’s Project’e yanıtladı.
Bu teknoloji ve geleneksel olmayan gösterim oldukça heyecan verici. Bu hesaplama çalışmasının ardındaki teknik nedir?
Adrien Mondot (AM): Biz 2006’dan beri, nesnelerin hareketi ile ilgili fizik modellerini temel alan bir software geliştiriyoruz. Ben bir hokkabazım, “hokkabazdım”, hala bir hokkabazım, bazen… Bir topun havada hareket edişinden, bir nesnenin kütlesi olduğunda ona belli güçleri nasıl uygulayabileceğinizden ilham aldım. Bu yüzden, web sitemizden de indirebileceğiniz eMotion isimli bir software geliştirdim. Bu projenin amacı sanal objelerle gerçek bilgi arasında bir etkileşim inşa etmek…
Claire Bardainne (CB): Ve bu etkileşimi yaratmak için sensörler, grafik tabletler ve kontrolcüler kullandık ki dansçıları gözlemlerken imgeleri manipüle edebilelim. Bu yüzden aslında proje tıpkı kuklacılık gibi; “dijital kuklacılık”.
AM: Biz sensörlerin her şeyi algılayamayacağına inanıyoruz. Sensörler hayal gücünden yoksundur. Bu yüzden sensörleri insan etkileşimi ile karıştırmayı düşündük. Tıpkı kukla şovları gibi. Bu nesneleri daha canlı göstermenin iyi bir yolu.
CB: Her zaman hazırlanılmamış bir şekilde… Bu projede planlanmamış bir şey var her zaman, insan dokunuşu var. Görmek ve hareket etmek….
Gösteri planlanandan çok, ortaya çıkan bir şey gibi….
CB: Her şey gerçek zamanlı olarak ortaya çıkıyor ve canlandırılıyor. Kayıtlı bir video yok, her şey canlı.
Bu gösteri hokkabazlık gibi “fiziksel” bir şeyle “programlama” arasında geleneksel bir alan sunuyor gibi. Öyle değil mi?
AM: Aslında tamamen gerçek nesneyle nasıl etkileşime girdiğinizle ilgili. Bekleyin, size göstereyim!
CB: O gerçekten size gösterecek. Çalıştığımız software’i kodlamaya başladı çünkü hokkabazlık yaparken toplarla oynaması gibi aynı duyusal yolla dijital objelerle oynamak istiyor.
[Mondot, yarı saydam, akrilik Dubé topuyla geri dönüyor)
AM: İşte bu hokkabazlık!
[Zarif jestleri arasında topu döndürüyor, fırlatıyor.]
AM: Görebildiğiniz gibi ben ve top arasında bir etkileşimimiz var. Ben -sanal şeyleri manipüle ettiğimizde- nesnelerin nasıl hareket ettiğine dair aynı sezgiye sahip olmak istiyorum.
CB: Biz aynı zamanda optik illüzyonları da seviyoruz. Biz gerçeklik algısını ama onun sanallığını seviyoruz. Onun gerçek olup olmadığını bilmiyorsunuz. Gerçeği manipüle etmeyi seviyoruz.
AM: Çerçeve dışına çıkan imgeler yaratmayı da seviyoruz.
CB: Zevk aldığımız şeylerden biri de atmosferlerin içinde imgeler yaratmak. Onlar normal görüntüler ya da videolar değil. Hepsi yaşayan kişiler.
İçerik ve formdan bahsedebilir misiniz? “Hakanai” kelimesi ne anlama geliyor?
CB: Hakanai eski bir Japon sözcüğü. Geçici, kırılgan ve yakalayamayacağınız her şeyi ifade ediyor. Bu kelime insan ve onun hayallerinin birleşimi. Bu gösteri bu ifadeyi anlatmaya çalışıyor.
AM: Biz bu kelimeyi tesadüfen keşfettik! Ne Fransızca’da ne İngilizce’de Hakanai ile aynı hissi uyandıran bir kelime yok.
Bugüne kadar yapılan çalışmalarda ortaya çıkarılan görsellerde doğa ve bilimle ilgili anolojiler görüldü. Görsel esinlenmelerinizin üzerine biraz ışık saçmanın sizin için bir sakıncası var mı?
AM: Biz ilhamımızı doğadan aldık. Dünyada nesnelerin nasıl hareket ettiğine, gerçek bir yaprağın sonbaharda ağaçtan nasıl düştüğüne dair oldukça fazla gözlem yaptık.
CB: Ya da kışın bir kar tanesi, örümcek ağları…
AM: Süreç önce gözlem demek; daha sonra tekrar modelleme. Doğru yaklaşımla fiziksel seviyede matematiksel bir denklem bulmaya çalışmak.
CB: Sonra da hareketin hayali ile yazmak. Çünkü hareket duygu verir ve biz bu “hayal” ile şovlar yazmaya çalışıyoruz. Bu duygularla…
AM: Örneğin biz bir dünya alıyoruz ve onu bir ağacın dalındaki yaprak gibi tamamlıyoruz. Seyirci onun anlamını görüyor-anlam olmak zorunda bu şov bununla ilgili-ancak aynı zamanda düşen bir yapraktaki hissi de görüyor.
Bu hesaplamayı taklit etmek kolay olmamalı. Hakanai gibi bir prodüksiyonu yaratmak yaklaşık olarak ne kadar zamanınızı alıyor?
CB: İki ay ama iki yıl!
AM: Üç ay ve iki yıl!
CB: Software’i geliştirmek için birçok yıl ve pratik için birçok yıl…
Dansçınız için kare, kübe benzer bir ortam yaratmaya nasıl karar verdiniz? Sahne tasarımı oldukça titizlikle yaratılmışa benziyor.
İlk başta sadece enstalasyondu. 10 parçadan oluşan interaktif bir enstalasyon. Oldukça sürükleyici olduğu için bu küp adına bir performans yapmak istedik. Bu şovu dünya çapında izleyen seyirciler gösterinin o kübün içinde gerçekleştiği hissine kapılıyor. Biz gösterinin “alanını” açarak, sahneyle etkileşim imkanının sağlanmasını fikrini sevdik.
Teknoloji ve sanat arasındaki boşluk için zarif bir köprü oluşturuyorsunuz. Kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz? Sanatçı ya da mühendis olarak mı?
AM: Bizim için sanat ve teknoloji arasında bir boşluk yok. Sanat ve teknoloji aynı şeyler. Bize göre rasyonellik ve duyusallık bir şeyin iki farklı yüzü olabilir. Sanallık ve gerçeklik gibi… Bu bizim gerçekliğimiz.
CB: Evet… Biz bazı şeyleri bilimle yaratmayı seviyoruz. Ancak amacımız bilim değil….
Röportaj: Jordan Backhus
Fotoğraflar: Romain Etienne / AMCB-Hakanai © Virginie Serneels
Haber kaynağı:
http://thecreatorsproject.vice.com/blog/dancer-bends-light-in-stunning-projection-mapped-performance