Close

21/08/2017

Harvard Üniversitesi’ndeki yeni bir araştırma göğüs kanseri ve geceleri ışığa maruz kalma arasındaki bağlantıyı güçlendiriyor…

Harvard’da yapılan son bir araştırmanın sonucunda; geceleri yüksek seviyelerde dış mekân aydınlatmasına maruz kalan, bu aydınlatma seviyelerinin yüksek olduğu yerlerde yaşayan kadınların göğüs kanseri açısından büyük risk altında olduğu ortaya çıktı.

Araştırma bulguları, yıllardır kadın sağlığı konusunda insanları bilgilendirmeyi amaçlayan Nurses’ Health Study’e (NHS) dayanıyor.

Bu çalışma için epidemiyolojist Peter James ve arkadaşları NHS’deki hemşirelerde 1989-2013 yılları arasında kanser oluşumlarını inceledi. Her 109,672 hemşirenin evleri ve evlerinin çevresindeki ortalama ışık seviyeleri bir Uydu Programı sayesinde ortaya çıkarıldı. Bu tahminler, çalışmaları takip eden 15 yıl boyunca güncellendi. Yıl 2013’e gelindiğinde ise toplamda 3,549 yeni vakada göğüs kanseri teşhisi saptandı. Bu sayı araştırmada yaklaşık olarak beklenen rakamla örtüşüyordu.
Çalışma, kadınların geceleri komşu çevrelerindeki ışık seviyeleri ile kanser teşhisi konmadan önceki ve sonraki durumları arasında direkt bir ilişki tespit etti. Işık seviyesi yükseldikçe risk artıyordu. Bulgular; yüksek ışık seviyelerinin yanı sıra yaş, kişinin sahip olduğu çocuk sayısı, kilo, hormon tedavisi gibi durumların da kanser riskini artırdığını-etkilediğini ortaya çıkarttı. Birçok başka çalışmada da kanıtlandığı gibi menopoza girmemiş genç kadınlarda bu ilişkinin çok daha güçlü olduğu sonucuna varıldı.

Harvard’da yapılan bu araştırma oldukça önemli. Çünkü böylelikle geceleri elektriksel ışığa maruz kalmanın kadınlarda göğüs kanseri riskini artırdığına dair birçok çalışma sonucuna güçlü bir “kanıt” daha eklenmiş oldu.
Çalışma neden yapıldı?

Geceleri elektriksel ışık fikri (LAN) 1987’lerdeki yaygın kanseri açıklıyor olabilir. Çünkü o zamanlarda ışık hiçbir şekilde kansere yol açacak kadar toksik görünmüyordu. Işık aslında kimyasal bağları bozamaz ya da DNA’ya zarar veremez. Üstelik ışık östrojen gibi göğüste değişimlere yol açarak kanser oluşmasına neden olan bir hormon da değildir. Işık, kelimenin tam anlamıyla, elektromanyetik spektrumun görülebilir kısmıdır. Yani X-ray ya da cildimizi yakabilecek ultraviyole radyasyonu içermez.

Işık, toksik bir maddenin geleneksel tanımlamasına meydan okuyan bir maruz kalıştır. Eğer küçük bir asbest sizin için kötüyse daha fazlası kesinlikle berbat olacaktır. Aynı şey iyonize radyasyon (X-ray gibi), dioksin ve kurşun için de geçerlidir.

Buradaki önemli nokta ise insan sağlığı açısından ışığa maruz kalışın etkilerinin “zamanlama” ile çok ilgili olması. Milyonlarca yılı aşkın bir süredir bizler günlük yaşantımızda 12 saatlik parlak güneş ışığına ve 12 saatlik karanlığa alışmak üzerine evrildik. Bu yüzden gün içinde vücudumuz ışığa maruz kalmayı geceleri ise karanlık içinde olmayı bekler, daha doğrusu ister. Burada gerçek anlamda biyolojik bir durum söz konusudur ve elektriksel ışık bu dengeyi adeta yok eder.

Uydular
Peki geceleri kadınların yaşadıkları yerlerin çevresindeki ışık seviyesi nasıl oluyor da göğüs kanseri riskini artırıyor? Dış ışık seviyesinin incelenmesi gerekçesi; geceleri uydu görüntülerine göre “parıldayan” toplulukların, genelde LAN’da deyim yerindeyse yıkanmış insanlardan oluştuğu varsayımındadır: Bu insanlar evlerinde, dışarıda sokakta ve geceleri şehrin eğlencesi içinde büyük ölçüde elektriksel ışığa maruz kalır. Bu yüzden uydu verilerine göre; her bir kadındaki bu gerçek LAN maruz kalınışı genellikle geceleri uykuya geçmeden hemen önce gerçekleşir.

Geceleri çok fazla ışığa maruz kalmak karanlık çöktüğü anda başlaması gereken gece fizyolojik döngümüzdeki normal geçişte bir gecikmeye neden olabiliyor. Bu geçişin önemli bir bölümü; kandaki melatonin hormonunun artmasıyla ilgilidir. Yapılan araştırmalara göre bu hormonun güçlü kanser karşıtı etkileri bulunuyor. Ayrıca kısa dalga boyuna sahip ışığın-ki bu da diğer renklere kıyasla mavide daha çok bulunuyor- melatonin miktarının azalması ve geceleri normal olması gereken fizyolojik durumumuza geçişi geciktirmesi açısından önemli etkisi bulunuyor.

Kaygı veren iki nokta
Yeni Harvard çalışmasındaki meme kanseri riskinin yükseldiği tahmininde en aydınlatılmış semtlerde bu oran yalnızca %14. Ancak eğer sonuçlar doğruysa bu durum yine de birçok vaka için önemli olabilir. Buna rağmen bu tahminin geçerliliği konusunda birbirine tamamen zıt iki farklı endişe de söz konusu.

Diğer yandan görünüşte artan risk, daha aydınlatılmış mahallelerle birlikte gelen diğer faktörlere bağlı olabilir ve LAN’ın aslında bu durumda hiçbir etkisi bulunmuyor. Bu oldukça kafa karıştırıcı. Harvard’da yapılan çalışma kadınların sağlığı ve elektriksel aydınlatmaya dair bugüne kadar yapılmış en donanımlı araştırmalardan. Çünkü bu araştırma kapsamında; yaş, kilo, vücut kitle endeksi, hatta aylık kazanılan gelir gibi bireysel anlamda çok fazla veri toplanabildi.

Araştırmacılar bu faktörleri kendi istatistiksel modellerine dahil ettiler. Bu durum göğüs kanseri riski üzerinde LAN’ın etkileri açısından onların tahminlerini değiştirmedi. Ancak diğer risk faktörlerine dair edinilen veri kusursuz değil. Bu anlamda “kalıcı karışıklık” diye tabir edilen bir durum ortaya çıkabilir.

Diğer yandan akşamları ve gecenin ilerleyen saatlerinde elektriksel ışığa maruz kalma kadınlarda göğüs kanseri riskini artırıyorsa o halde bu %14’lük tahmin için gerçek etkinin altında, belki de çok çok altında denebilir.
Bunun nedeni uydu görüntüleri sayesinde LAN’a maruz kalış hakkındaki tahmin aslında gerçekten etkili olacak ışığın yerine geçen “vekilidir”. Aslında göğüs kanseri ile ilişkili ışık, bir kadının bireysel olarak akşamları ya da geceleri evde veya dışarıda gözleri ile maruz kaldıkları ışıktır.

Harvard çalışmasında olduğu gibi epidemiyolojik çalışmaların bir başka kısıtlaması ise “maruz kalışın yanlış sınıflandırılmasıdır.” Bu durum; gerçek anlamdaki ışığa maruz kalışı ölçmek için onun yerine geçen bir ışık (vekil) kullanılarak; riski seviyesini hafife alma eğilimindedir.

Bu vakada ise uydu görüntüleri her bir kadında geceleri gerçek ışığın yerine geçen bir çeşit “vekil” olarak hareket eder. Zayıf vekil (uydu görüntüleri); gerçek maruz kalışla ilişkilendirildiğinde bu “vekili” kullanan epidemiyolojik çalışmadaki tahmini risk düşecektir. Bu yüzden uydu görüntülerinin her kadın üzerindeki ışık etkisini ölçmek anlamında ne kadar doğru olduğu da net değildir.

Modern bir mucize, kentsel karmaşa
Aslında yeni yapılan Harvard çalışması American Medical Association’ın “LED sokak lambalarının beyaz ışığından kaynaklanan potansiyel sağlık problemleri” konulu kamu uyarısına oldukça yakın. Şunun altını çizmekte yarar var ki; bu yeni çalışmada kullanılan gece ışık seviyeleri “beyaz” LED sokak ışıklarının yaygın kullanımından önce kaydedilmişti.

Eğer Harvard araştırmasındaki sonuçlar gerçekse ve geceleri fazla ışığa maruz kalma kadınlarda göğüs kanseri riskini artırıyorsa o zaman tüm Amerika genelinde sokak aydınlatmalarının yenilenmesi bu soruna katkıda bulunmayacak şekilde düzenlenmelidir. Özellikle dim edilebilen, kısa dalga boyu açısından (örneğin mavi) zayıf olan armatürlerin seçilmesi en iyi yol olacaktır.

Elektriksel ışık aslında “yaratıcı türlerin” imza niteliğindeki icatlarından biridir. Ancak aşırı kullanımı modern dünyada doğal gecenin tahrip oluşuna neden oldu. Gecenin bu anlamda “kayboluşunun” biz dahil bütün canlı türleri üzerinde sonuçlarının olması kaçınılmaz. Göğüs kanseri riski ile bağlantısı ise bizlere kesinlikle alarma geçmemiz gerektiğini hatırlatıyor.

Haber kaynağı: http://theconversation.com/harvard-study-strengthens-link-between-breast-cancer-risk-and-light-exposure-at-night-75171

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir