Close

19/10/2015

Görsel Konforu Hissettiren Binalar

GorselKonforSon 15 yıl içinde çevre inşasında yeni kalite ölçülerine vurgu görüyoruz. Büyük çoğunlukla bu vurgu enerji verimli “yeşil” binalar üzerine yoğunlaşıyor. Ancak bunlar büyük çoğunlukla iç mekân ölçüleri ve daha çok iç mekânda hava kalitesi-termal konfor gibi konulara ilgi gösteriyorlar. Görsel konfor birçok nedenden ötürü çoğunlukla görmezden geliniyor.

Birçok yeni teknolojide, aydınlatmadaki ilerlemelerde; SSL ve akıllı kontroller dahil, görsel konforu tanımlamak ve ölçmek için sadece pratik yollar tasarlayamayız. Bizler çevre inşasını yaratırken görsel konforun çok daha uyumlanabilir, verimli, sağlıklı ve memnun edici bir öge olarak bu inşanın tamamlayıcı parçası olmasını sağlayabiliriz.

Binalarda görsel konforla ilgili gerçek bir standart bulunmuyor ve bu terim tasarım profesyonelleri tarafından çok nadir olarak kullanılıyor. IES, görsel konforu en son 1966 yılında tanımladı. Bunu yaparken ise aydınlatmaya “mühendislik” bakış açısını örnekleyen bir metot kullanarak yaptı ki bu; gerçek insanlar için gerçek mekânlar tasarlarken pek işe yarayacak bir yöntem değil. Görsel konforun genellikle yokluğu ile tanımlandığı varsayılıyor. Fazla ya da az aydınlatılmış mekânlarda, göz kamaşmasında, zayıf renksel geriverim olan aydınlatmalarda veya zayıf aydınlatma kontrollerinde böyle olduğu düşünülüyor. Bu elektrikli aydınlatma ve gün ışığı içinde geçerli.

Görsel konfor, birçok karmaşık faktörün farklı çevresel içeriklerde birlikte çalışmasının bir sonucu. İyi aydınlatma tasarımcıları yeterli aydınlatmanın -titizlikle ölçülmüş lux’lerin yatay yüzeylere ulaşması açısından- “yeterli olmadığını” sezgisel olarak anlarlar. Bu ışık katmanları optimal görsel konfor için gerekli olan deneyim zenginliğini sağlamak için kullanılabilirler.

İnsanların çoğu görsel konforun oldukça “öznel” bir durum olduğunu ve ölçülmesinin zor olduğunu düşünür. Ancak bu düşünce muhtemelen bizlerin tipik olarak tek bir metriğe bakmasından ya da göz alıcı ışıktan, ışık akısından kaynaklanır. Şu anda tek bir metriktense toplu derecelendirme sistemlerinde bunu ölçebiliyoruz. Duyguları ve davranışları izleyip analiz edebilen yeni güçlü teknolojilerle daha da verimli olabiliyor.

Örneğin yeterli miktarda ortam ışığı olan ve ışığın tavandan iletildiği tipik ticari bir ofis alanı düşünelim. Biraz gün ışığı ve masa üstü aydınlatmaları da var. Aydınlatma armatürleri doluluk-hareket sensörleri, video kameralar, ses sensörleri, dimleme ve renk dönüşüm kapasitesi ile donatılmış bir alan. Işık seviyeleri için olan başlangıç setleri; dinamik fiziksel döngü renk dönüşümü ve enerji kullanımı “en iyi tahmin” default’u ile yapılmış.

Sistem için kontrol ara yüzü yüz ifadelerini okuyabilen analitik bir motor da içeriyor. Göz bebeği büyümesi ya da küçülmesi, yürüme, ses tonu değişimi, yürüyüş hızı-yönü ve bina kullanıcıları tarafından ortaya çıkan birçok diğer davranışsal-duygusal veri okunabiliyor. Ayrıca insanların mutlu, kızgın ya da üzgün olduğunu da belirtebiliyor.

Genel sağlıkla ilgili diğer göstergeler bu tür sinyallerle saptanabilir. Eğer aydınlatma veya HVAC belli noktalarda otomatik olarak ayarlanmaya gereksinim duyuyorsa ya da bireylere gönderilen mesajlar bazı “ayarlamalar” öneriyorsa bunlar ortaya çıkabilir. Ayrıca ayarlamaların anında etkilerine karar vermek için bu sinyaller sisteme geri bildirimde bulunabilir. Default’lar dinamik olarak ayarlanabilir ve kolaylıkla gerçek davranışsal veriye dayanarak geçersizleştirilebilir. Gerçek zamanlı davranış ve duygular izleniyor ve belli bir seviyede geri bildirim sağlıyorlar. Bunlar ortam koşullarında ince ayarlar söz konusu olduğunda paha biçilemez değer taşıyor. Ayrıca üretkenlik ve sağlık gibi durumlarda da önemi çok büyük. Sistem, yerleşim sakinlerine en iyi ortam koşullarını sağlamak için, kademeli bir denge içinde gelişmeli.

Sistemden alınan veri de gelecekteki benzer alanlar için BIM modellerinin içine yerleştirilebilir ve paylaşılabilir. Bu, özellikle çoğumuzun bu tür davranışsal gözlemlemeye hazır olmadığı düşünülürse, tamamen “ürkütücü” gelebilir. Böyle bir teknoloji kullanımı, şu anda aslında var olmayan sağlık ölçümü gibi, kişisel veri anlamında geniş bir etik çerçeveye gereksinim duyar. İletişim protokolleri ve diğer teknik konular (mimari veri ve depolama gibi) da açık bir şekilde bu konu hakkında endişeler içerir. Ancak bizler aslında çoktan bizim için karar veren bu tip uyumlanabilir sistemlere alışmış durumdayız. Teknik ya da etik endişeler özellikle yaşadığımız “İnternet Dünyası”nda üzerine düşünülebilir ancak başa çıkabileceğimiz bir durum da değildir.

Yükselen bir şekilde kompleks ve güçlü teknoloji hayatımızda kaçınılmaz bir hal almış gibi görünüyor ve aslında bu teknolojilerin bizim için çalıştığını unutmamalıyız. Bizler teknolojiyi güvenliği, sağlık, mal, mülk alanında iyileştirmeleri ve eşitliği artırmak için kullanabiliriz. Teknolojiyi son derece yüce amaçlar için bir araç olarak düşünebiliriz.

Bugün binalarda aydınlatmayla birlikte öncü akıllı sistemler “aydınlatmanın” ötesinde bir etki bıraktığını da gösteriyor. Tepki veren sistemleri binalarda ya da mekânlarda bir şeylere bağlamak ise şu aralar bu alanda en önemli durum gibi gözüküyor.

Teknolojilerin yeni ve beklenmedik birleşimleri henüz hayal etmeye bile başlamadığımız değişimler yaratacaktır…

Haber: Clifton Lemon
Haber kaynağı: http://www.lightshowwest.com/visual-comfort-and-buildings-that-feel

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir