Close

15/05/2015

Boğaziçi Köprüsü

Boğaziçi Köprüsü aydınlatma projesi ile İstanbul silüetine karıştığı 2007 yılından beri tartışılıyor. “Köprü aydınlatması ile ilgili ne düşünüyorsun?” sorusu TV programlarından tutun, konsere gelen müzisyenlere kadar her seviyede sohbete konu oldu. Seveni olduğu kadar sevmeyeni de var.. Köprüyü bazen Dünya Diyabet Günü için mavi bazen meme kanserine dikkat çekmek için pembe olarak gördük. Kalan zamanlarda ise “pavyon” kelimesi ile yan yana anılmasını sağlayan renkleri ile karşımıza çıkıyor.

2007 yılında projeye yer verdiğimiz 14. sayımızda şöyle yazmışım: “Harcanan rakamın karşılığının alınıp alınamayacağı veya ihale süreci tartışılabilir, ancak kullanılan renkler ile kazaya sebebiyet verecek, intihara teşvik ediyor gibi yorumlar yapmak komik kaçıyor. Çünkü biraz araştırılsa henüz “default” olarak sürekli duracak renk ve görüntüye karar verilmediği, bu konu ile ilgili belediye bünyesinde karayolları, üniversiteler, mimarlar ve renk bilimcilerden oluşan bir komisyonun kurulduğu öğrenilebilirdi.”

Maalesef bu komisyondan herhangi bir sonuç çıkmadı. Komisyon kaç kere bir araya geldi, kimlerden oluşuyordu, neden başarılı olamadı bilmiyorum. Ancak geçen 8 senede değişen hiçbir şey olmadı, sürekli renk değiştiren köprümüz dışında…

Köprünün aydınlatıldığını öğrendiğim anda yaşadığım sevinci hatırlıyorum. Böyle bir yapının aydınlatmasının şehir ölçeğinde “aydınlatma”yı tartışma konusu yapacağı aşikardı; ki öyle de oldu. Ayrıca LED ışık kaynağı ile yapılabilecekler adına tüm paydaşlar için bir örnek olacaktı ve bu da gerçekleşti. Tabii 27 yaşın verdiği tecrübesizlikle tahmin edemediğim nokta ise proje sonrası sürecin Türkiye’de bu kadar kontrolsüz ve ortak akıldan uzak gerçekleşebileceğiydi. Ne köprü kimliğini bulabildi ne de her gün yeni bir binanın rengârenk hale gelmesinin önüne geçebildik.

Bu konuda kişisel girişimlerim de oldu. Maalesef her seferinde kıyısından döndüğüm bu projelerde temel hayalim; var olan, güçlü teknik altyapıyı iyi bir tasarım fikriyle birleştirmekti. Temelde teknik olarak hiçbir şeyi değiştirmeden, sadece yeni senaryolar sayesinde köprü ile İstanbul arasında bir ilişki kurabilir, köprünün bir bağlama oturmasını sağlayabilirdik. Olmadı… Geçenlerde gördüğüm bir haber ise tekrar bu hayali aklıma getirdi. “Boğaziçi Köprüsü’ndeki dekoratif ışıklar 3 ay yanmayacak” başlıklı haberde askı halatlarında yapılacak bir tadilat sebebiyle köprünün bir süre sadece ana hattaki aydınlatma ile kullanılacağını gördüm.

İnsan düşünmeden edemiyor, bu 3 ayı şu şekilde geçiremez miyiz?: Teknik altyapının tüm detayları, yapılabilecekler, bir doküman veya web sitesi ile paylaşılır. İsteyen herkes bu altyapıyı kullanarak bir tasarım fikri üzerine çalışır. Çeşitli disiplinlerden oluşan bir jürinin ön elemesinden geçen 10 tasarım fikri, yine bir web sitesi aracılığıyla herkese açık bir şekilde oylanır. Bu şekilde seçilen ilk 3 “senaryo” hali hazırda var olan aydınlatma otomasyon programı ile hazırlanıp İstanbul halkının hizmetine sunulur. Böylece hem köprü özel günler haricinde daha sakin bir hale kavuşur hem de şehrin silüetine kolektif bir imza atarız. Ne dersiniz? Hem bu sene “Uluslararası Işık Yılı”. Bu kadar hayal kuracak kadar hakkımız olmalı.

Bir sonraki sayımıza kadar ışıkla kalın…

Emre Güneş
PLD Türkiye

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir