X

Biyofili yaklaşımlı aydınlatma tasarımı

Doğal bir alternatif…

Metin: Ioannis Ladopoulos

“Biyofil” kelimesi eski Yunanca’da βίος “Yaşam” ve φῐλίᾱ “Sevgi” terimlerinden geliyor. Bu sözcük “yaşama karşı duyulan sevgi” olarak da tercüme edilebilir. Kendimizi iyi hissetmediğimizde rahatlamak veya beden ve ruhumuzu güçlendirmek için doğadan yardım bekleriz. Doğa her zaman bizim için adeta kaçış yeridir. Sürekli olarak doğanın bize sunduklarının ve mükemmeliyetinin şahidi oluyoruz.

Biyofili Hipotezi
Yaklaşık 30 yıl önce, 1984 yılında Wilson “Biofili” adlı kitabında biyofili hipotezini “insanın yaşama ve doğanın süreçlerine odaklanmasının doğuştan gelen bir yetisi” olarak tanımladı. [1] Bunun kanıtları kendisini, eski Mısır, Pers, Çin yerleşim bölgelerinin bir parçası olan sanatsal ve muhteşem bahçelerinde gösteriyor. Son iki yüz yıl içinde parklar ve doğayı koruma alanları psikolojik durumumuz ile bağlantılı olarak incelendi. Bu alanlar artık hem stresimizi azaltıyor hem modern yaşam tarzımızın kutsal inançlarını ortadan kaldırıyor hem de “yaşam kalitemizi” artırıyor. İnsanlar parklara akın ediyor veya deniz kenarında bir gezinti yapmak için saatlerce yol gidiyor. Kıyı kesiminde ya da park yakınında pahalı bir eve sahip olmak statü sembolü haline geliyor. Modern binaların tasarımında doğaya vurgu yapma ve biyofili tasarım olarak adlandırılan tasarım giderek daha fazla önem kazanıyor ve tüm çıkar grupları ve kullanıcılar tarafından takdir ediliyor. [2]

Biyofili Yaklaşımlı Tasarım

Mimar ve planlamacılar iç mekânları biyofil odaklı tasarım prensiplerine göre tasarladıklarında aşağıda belirtilenlerin dikkate alınması gerekir:

Mekân içinde doğa: Saksıdaki bitkiden tasarımı yapılmış peyzajlı havuz görüntülerine veya iç avlulardaki bahçelerden içeriden dışarı peyzaja bakışa kadar bitki veya suyun bina planlamasına entegre edilmesi. Özellikle iç mekândan dışarı bakış, aydınlatma tasarımcısının özel ilgi alanındadır.

Doğal analojiler: Aydınlatma tasarımcısı olarak bu bakış açısı hemen performansımız ile ilgili olmayabilir. Bu daha çok mimarın görevidir. Ancak doğa analojileri iyi düşünülmüş bir mimari aydınlatma aracılığı ile biyofili konusunu, tasarlanmış bir mekâna dahil edebilir. Tavsiye edilen; doğal malzeme, biomorf formlar, doğal biçimleri taklit eden armatürler veya gün ışığı şartlarının simülasyonlarını kullanmaktır.

Mekânın yapısı: Biyofiliyi mimariye entegre etmenin daha az bariz olan türü ve şekli mekânın yapısı ile ilgili olabilir. Mekânın özellikleri veya bir mekânın konfigürasyonuna odaklanır. Kullanıcı ise “doğuştan” açık mekânları tercih etme eğilimindedir.

Işık ve Biyofili Tarzı Tasarım

Bugünkü bilgilerimize göre gün ışığı ruh halimize ve sağlığımıza iyi geliyor. Stephen P.Kellert “Biophilic Design” (3) (Biyofili tarzı tasarım) adlı kitabında ışığın kalitesine odaklanan ve aşağıda kısaca belirtilen yedi tasarım kriterini tanımlıyor:

Doğal Işık: Gün ışığı ve doğal ışığın tam tayfı anlamına geliyor. Çoğu aydınlatma tasarımcısı, önce elektrikli ışık ile planlama yapmayı hedeflese de konu biyofili olunca en yüksek ışık kalitesini gün ışığı veriyor. Gün ışığının avantajları kamaşma önlendiğinde daha da artıyor. Filtrelenmiş veya difüz gün ışığı algılamayı artırıyor, iç ve dış mekân arasındaki bağlantı duygusunu artırıyor.

Işık ve Gölgeler: Bilinçli olarak açık ve karanlık alanların veya bölgelerin kontrast ayarı, bina kullanıcıları için mekânların daha kalite kazanmasını sağlıyor. Işık ve gölgenin değişen karşılıklı oyunu ilgi çekiyor, merak uyandırıyor, heyecan yaratıyor.

Yansıtan Işık: Aydınlatma tasarımcıları çoğu zaman belli yüzeylerden yansıma yapan (duvar, tavan vs.) ışık kullanırlar.

Avantajı: Bu şekilde kamaşma önlenir ve ışık, mekânın derinliklerine doğru ilerler.

Işık adaları: Aydınlatılmamış koridor veya kullanılmayan/içinde yaşanmayan mekânlar gibi karanlık alanlarda oryantasyonu desteklemek üzere ışık adaları oluşturulur. Kullanıcı, bir şömineden gelen ışık gibi kendisini daha emniyette hisseder.

Sıcak ışık: Güneş ışınları alan, nispeten daha karanlık mekânlarla çevrili alanlar kendimizi iyi ve emniyette hissetmemizi sağlar. Çünkü mekân davetkar bir etki yaratır.

Yapı veya biçim olarak ışık: Gün ışığı yönlendirmesi ile dinamik, hareket yaratıcı yapılar ve biçimler oluşturulabilir. Bu tür efektler merak uyandırır, fantazimizi canlandırır ve mekânı keşfetmeye teşvik eder. Böylece estetik sonuçlar tamamlanır. Bina aydınlatmasını düşünürsek, bu tasarım özelliklerini dikkate almalı ve planlamalarımıza dahil etmeliyiz. Biofili yaklaşımlı tasarım ve gün ışığının, doğaya bakış, “doğal” renkler veya peyzajla-doğayla olan ilişki-bariz analojiler anlamına geleceğini unutmamalıyız. Kolay olan mı yoksa daha masraflı olan mı? İşte soru bu. Gün ışığını alacak (pencere yüzeyleri veya çatı pencereleri) aralıklar gibi biofili yaklaşımlı ögeleri mimariye dahil etmek gayet “kolay” olabilir. Buna karşılık binaların duvarlarında, doğa veya doğa objelerinin görüntülerinden oluşan sahneler şeklinde üç boyutlu projeksiyonlar gibi karmaşık çözümler bulunabilir. Böyle bir konsept için; yıldızlarla dolu gökyüzü altında deniz kenarında dolaşma, güneş ışınlarının ağaçların arasından sızarken verdiği görüntü ya da ışık ve yaprakların mükemmel oyunu ilham kaynakları olabilir. Diğer yandan tasarım çözümü, bir araştırma incelemesine veya İspanya’nın Barselona kentindeki Sagrada Familia için Dahi Antoni Gaudi’nin muhteşem tasarımının gerçekleştirilmesi gibi, kompleks sanatsal bir fikre dayanabilir.

Bekleyebileceklerimiz

Aydınlatma tasarımcısı olarak LEED veya BREEAM sınıflandırması gibi geçerli bir çevre değerlendirme sistemine göre uygulanacak projelerde yer alıyoruz. Bu değerlendirme sistemlerinde bazı puanlar doğrudan veya dolaylı olarak aydınlatma ile ilgili. Puanlar gün ışığı ve görüntü, enerji tasarrufu ve ışık kumandası için veriliyor. Güncel değerlendirme sistemleri ise çevre koşullarının genel durumu ile ilgili olan kabul görmüş normların dışına çıkıyor. Örneğin bina sertifikalandırma programı “Living Building Challenge”; kalıcı sağlık, sosyal-estetik gibi konularla kombine eden kapsamlı bir sistem. 2009 yılında programa üç diğer şartı da belirleyen bir paragraf daha eklendi. Açılabilir pencereler, sağlıklı hava kalitesi ve biofili. Son zamanlarda WELL Building Standard [4] devreye alındı ve LEED veya BREEAM gibi mevcut sistemlerin tamamlanması sağlandı.

WELL Building Standard®’ın “aydınlatma konseptinin” hedefi, mimari mekânlarda ışığın; kullanacakların 24 saatlik ritminin bozulmayacak ve uygun koşullar altında gereken görme olanağını sağlayacak şekilde tamamlanmasıdır. Biyofili ise standardın tamamında yer alan biraz önce belirtilen fikrin ayrılmaz bir parçasıdır. Uzmanlar tarafından tüm önerilerin standarda alınıp alınmayacağını daha sonra göreceğiz. Ancak hangi yolu gitmemiz gerektiği açıktır. Karmaşık bir dünyada yolumuz köklere, doğaya ve kendimize geri dönmektir. Aydınlatmanın yolu biyofili yaklaşımlı aydınlatma tasarımından geçecektir.

Kaynakça:

  1. Biophilia by Edward O. Wilson 1984
  2. The Biophilia hypothesis and life in the 21st century: increasing mental health or increasing pathology, Eleonora Gullone, 15 June 2000
  3. Biophilic Design: The Theory, Science, and Practice of Bringing Buildings to Life , February 5, 2008 by Stephen R. Kellert Judith Heerwagen Martin Mador
  4. http://www.aia.org/practicing/ AIAB104444

Yazar hakkında

Ioannis Ladopoulos deneyimli bir elektronik mühendisidir. LEED AP BD+C.
Yenilebilir Enerji Sistemleri Teknolojileri alanında MSc, Aydınlatma Tasarımı-Mimari Aydınlatma ve Tasarım Yönetimi alanlarında MA derecelerine sahiptir.

Kategoriler Araştırma
PLD Türkiye: pldturkiye.com, 2005 yılında yayın hayatına başlayan PLD Türkiye dergisinin resmi sitesidir. Amacı mimari aydınlatma tasarımı kültürünün gelişmesi için ışıkla ilgili tüm haber, proje, etkinlik, iş olanağı, ürün ve firmalara yer vermektir. 2018 yılı itibariyle, PLD Türkiye dergisi basılı olarak yayınlanmamaktadır.
İlgili Yazı

This website uses cookies.