Bir daha mı?
Kaç kere yazdım, çizdim, anlattım hatırlamıyorum. Kompakt flüoresan lambanın (KFL) göklere çıkarılıp, akkor flamanlı lambanın yerden yere vurulduğu dönemlerde çatlak ses gibi “Ama bir dakika, biraz daha düşünelim” deyip durdum. Sadece lamba üreticileri değil, kamu (enerji bakanlığı) ve çevreci kuruluşlar (greenpeace) da el ele vermiş koşar adımlar ile lambaları değiştirip dünyamızı kurtarırken(!) naif bir çocuk gibi “ama, ama” diye kekeliyordum. KFL’nin içerdiği cıva sebebiyle geri dönüşüm konusu çözülmeden histerik bir şekilde yapılan bu dönüşümün uzun vadede ödeyemeyeceğimiz hesaplar çıkaracağı açıktı. Olmadı, güle oynaya değiştirdik lambalarımızı. (Kişisel bir tercih. Evimde tek bir kompakt flüoresan yok. Akkor flamanlı lambalardan yüksek adetli depoluyorum, size de tavsiye ederim.) 5-10 sene aralığında sonuçlarına hepimiz şahit olacağız. Kansere yakalanan çöp toplayıcılarının istatistiği ya da çöp döküm alanlarındaki doğa felaketlerinin artışı ile bir kere daha düşünmek zorunda kalacağız ama çok geç olacak maalesef.
Şimdi yeni bir dönem ile karşı karşıyayız. LED devrimi. Önümüz arkamız sağımız solumuz LED. Artık KFL tu kaka. Pazarlama dökümanlarında içerdiği cıva’dan ve çevreye zararlı oluşundan daha sık bahsedilir oldu. Kimseyi suçladığım izlenimi çıkmasın lütfen. Çünkü pazarlama bir argüman sunabilme sanatıdır. Elinizdeki malzemeyi en iyi şekilde kullanmalısınız. Ancak pazarlanan ürünlerin her zaman ve her yerde kullanılabilir olduğunu ya da her şartta avantaj sağladığı sonucunu çıkarmamak lazım. Ya da LED özelinde sırf renk değiştirebiliyor diye her müşterinize bunu önermek zorunda değilsiniz. KFL’yi sadece kullanılması gereken yerde kullansaydık bir itirazım olamazdı. Olmadı her şeye uygun dediniz. Değiştirin dediniz, dim edilememesi, dış şartlarda ömrünün azalması, kapalı armatürlerde kullanılmaması gerekliliği konu olmadı. Yazık oldu. 1-2 yılda çöp olacak milyonlarda KFL’ler ile baş başa kaldık. Bugün LED için de aynı şey geçerli.
Bu agresif pazarlamanın sonuçlarına yine ve yeniden hep beraber katlanmak durumunda kalacağız. Bu sefer bilanço çevre için olumlu. LED’in çevreye zararlı herhangi bir kimyasal madde içermediği açık. Problem ise geçişin hızı sebebiyle yaşanacak sıkıntıların uzun vadede yine sektöre olan inancı yıkacak olması. Antalya’da 6 ayda LED çöplüğüne dönüşen otel projelerinden bahsediliyor. O küskün müşteriyi bir daha LED kullanmaya nasıl ikna edeceksiniz? Singapur’u örnek alan belediye başkanlarımızın panayıra çevirdiği tarihi binalarımız var. Tüyap’dan E5 üzerinden şehre dönerken sağlı sollu rengarenk kebap salonlarımız oldu. Bunlar artarak devam ediyor. Bizim kültürümüzde bu kadar fazla renk yokken alelacele LED satma telaşı ne?
Söylemeye çalıştığım şu: Geçiş olacak, değişim şart. Her yeni teknolojiye zamanla ve bilinçli olarak geçmeliyiz. Koştur koştur, yıka parçalaya geçmek zorunda değiliz. Bazen sektörümüzü kalabalık bir şekilde halay çekip önüne geçeni ezen bir topluluk gibi görmeye başladım. Nefes alalım, sakin olalım, aklı selim hareket edelim. Tek ricam bu. Bir kere bu hatayı yaptık. Bir daha tekrar etmeyelim. Lütfen…
Bir sonraki sayımıza kadar ışıkla kalın…
Emre Güneş
Professional Lighting Design Türkiye