Close

03/12/2012

Bağımsız Aydınlatma Tasarımı

Einizde tuttuğunuz dergi 2005 yılından beri çıkıyor. Dile kolay 44. sayısını okuyorsunuz şu anda. O yıllarda “bağımsız aydınlatma tasarımı” danışmanlığı veren firma sayısı sıfır iken, kendi beyanlarıma dayanarak söylüyorum, bugün 7 tane ofis var (Bilgim dahilinde olmayanlardan şimdiden özür dilerim). Farklı büyüklüklerdeki bu ofislerde çalışan tasarımcılar ile beraber toplamda 30 ila 40 arası “bağımsız” aydınlatma tasarımcısı var denebilir. İlk günden beri aydınlatma tasarımının öneminden, bir meslek olarak aydınlatma tasarımcılığının gerekliliğinden bahseden biri olarak, çok kez karşı karşıya kaldığım bir soru oldu: “Bağımsız” aydınlatma tasarımcısı kimdir? Yazının başından beri vurguladığım “bağımsız” kavramına kim karar veriyor? Birinin “bağımsız” olduğunu nasıl anlarız? 

Öncelikle son söyleyeceğimi baştan söylemiş olayım, daha önce bir kaç kere yazdığım gibi ben hala bunun ancak bir beyan üzerinden tanımlanabileceğini, üst kurumlar tarafından yapılan her türlü tanımlamanın anlamını profesyonel hayatın içerisinde, hem de en kısa sürede yitirdiğini düşünüyorum. Yine devam etmeden, aynı zamanda değerli bir dostum olan aydınlatma tasarımcısı Mustafa Seven’in bu konuda yazdığı yazıyı da okumanızı tavsiye ederim: (Link: http://kisalt.com/seven).

“Bağımsız” sıfatı esasında genelde “marka bağımsız” şekilde okuması yapılan bir kavram. Yani tasarımcı süreçte sadece ve sadece projenin ihtiyaçlarını ve müşterisinin çıkarlarını gözetiyor olmalı. Bunun dışında her türlü motivasyon, tasarımcının “bağımsız” olması durumuna zarar veriyor. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum çünkü aydınlatma tasarımı sadece ürün seçmeye indirgenmemeli. Yani aydınlatma tasarımcısı evet, temelde projede kullanılacak ürünleri belirliyor ancak daha önemlisi kullanıcı ile mekan arasında gece/karanlıkta olan ilişkiyi tanımlıyor. Bunu yaparken de en önemli sorumluluğu kullanıcıya, kendini iyi hissettiği ortamlar yaratmak. Yani sadece mühendislik hesapları ile ya da sadece fonksiyon temelli bir yaklaşımla değil, daha iyi yaşam alanları yaratmak üzerinden bir tanımlama yapmalıyız. Aydınlatma tasarımı kavramının geleceği de burada yatıyor zaten. Bu anlamda aydınlatma standartlarını sorgulayan ve sektör profesyonellerine yeni bir yaklaşım öneren Christopher Cuttle’ın makalesini okumanızı tavsiye ederim: (İngilizce: http://kisalt.com/cuttle).

Şimdi tanımlamayı bu şekilde yaptıktan sonra birkaç örnek ile kavrama daha yakından bakalım. Sadece Türkiye özelinde değil, tüm dünya için geçerli klasik iki örnek var önümüzde; hali hazırda bir distribütör veya üretici firmada çalışan ya da bağımsız aydınlatma tasarımcısı olduğunu beyan ettiği halde kullandıkları ürün üzerinden komisyon alan tasarımcılar.

İlk örnekteki tasarımcılar da aydınlatma tasarımı projelerine imza atıyorlar ancak sadece projenin ihtiyaçlarını gözettiklerini söylemek çok zor. Çünkü en basitinden ellerindeki ürün çeşidi sadece o firmanın sahip olduğu ürünler ile sınırlı. Başka üretici/distribütörlerden tedarik imkanları var ise bile zorunda kalmadıkça bunu tercih etmeleri en başta kendi çalıştıkları firmaya haksızlık olur. Sonuçta stok ve satış kaygıları hayatın bir gerçeği olarak sürekli karşılarında. Ayrıca iş yükleri de diğer tasarımcılara göre çok fazla. Bilen bilir, sektörümüzde proje genelde bedavadır. Yani hemen hemen her proje uzun bir yolculuk ile üretici/distribütörler arasında dolaşır ve teklif haline dönüşür. Yani tasarımcı belki bazen günde birden fazla proje sürecine dahil olur. Ve maalesef elinin değdiği bir tasarımın gerçekleştiğini ancak senede birkaç kez görür. Bir süredir duyduğum yeni trend ise benim için daha anlamlı. Artık proje için bir ücret talep ediliyor ve ancak ürün tedariği de firmadan bekleniyor ise proje ücretinin toplamı faturadan düşülüyormuş. En azından bu hayatta hiçbir şeyin bedava olamayacağı, bedava gözükse de o maliyetlerin başka alanlarda gizli olduğunu müşteriye öğretmesi açısından, bu haber için sevindirici bile denebilir.

İkinci örnekteki tasarımcı için var olan durum ise çok farklı değil. Motivasyonu temelden sarsılmış oluyor çünkü daha fazla komisyon imkanı bulduğu ürün veya markayı tercih etmesi bugünkü ekonomik şartlarda çok garipsenmeyebilir. Tabii bu noktada hayatın gerçekleri de yüzümüze çarpılıyor. Tasarımcı, tasarım hizmeti için para ödemeyi bu kadar içine sindirememiş bir müşteri kitlesine kendini anlatmak ve hizmeti için hakkı kadar fatura kesebilmek zorunda ve bu büyük bir marifet. Ayrıca hali hazırda mimarların komisyon üzerinden çalıştıkları bilgisi gün gibi ortada iken, daha imza yetkisi bile olmayan aydınlatma tasarımcıları için komisyon kavramını tartışmak bir nebze gerçekçi bir tavır olmaktan çıkıyor. Bunları yazarken komisyonu makul bir şey gibi tanımlaya çalıştığım kesinlikle anlaşılmasın, sadece gerçekçi bir fotoğraf çekmeye çalışıyorum.

Diğer ve uç bir örnek de olsa “ben sadece LED ile tasarım yaparım” diyen bir aydınlatma tasarımcısı da benim için “bağımsız” değil. Çünkü diğer örneklerden farklı olamayan bir şekilde odaklandığı şey kullanıcı tecrübesi/müşteri çıkarları değil.

“Bağımsız” olmak önemli ama önemi kavramın içerisini pazarlama amaçlı boşaltmak için çok fazla.
Önemli, çünkü ancak bu sayede aydınlatma tasarımcıları yaşam standartlarımızı iyileştiren, adından söz ettiren tasarımlara imza atabilir.
Önemli, çünkü ancak bu sayede aydınlatma tasarımı mesleği hak ettiği saygın konuma ulaşabilir.
Bunu başaran herkes benim için “bağımsız” aydınlatma tasarımcısıdır. Zaten imza attığı projeler de bunu ispatlar.

Bir sonraki sayımıza kadar ışıkla kalın…

Emre Güneş
Professional Lighting Design Türkiye

One Comment on “Bağımsız Aydınlatma Tasarımı

Voltimum Türkiye
03/12/2012 - 11:27

Kısa zamanda 7 proje ofisinin açılması büyük bir başarı, umarım büyüme böyle devam eder.

Türkiye’nin gerçekten daha çok bağımsız proje şirketlerine ihtiyacı var. Ve proje hazırlamak yoğun bir iştir ve ücretlendirilmelidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir