Close

19/01/2016

Aydınlatma ve Gelecek Kentleri

WaterlictOrtaçağ mumundan, fosfor gibi ışıldayan ağaçlar ve karanlık bir betonun içindeki parıldamaya kadar Daryl Mersom, kentsel ışığın yörüngelerini çiziyor. Marsom, modern çağda ışık kirliliği probleminin nasıl ele alınabileceğini de sorguluyor.

Şehirlerde 24 saatlik aydınlatma için artan talep, kent sakinlerini iki farklı formdaki kirlilikle karşı karşıya bırakıyor. Şu anki aydınlatma çözümleri uçsuz bucaksız enerjiye dayanıyor ki bunların çoğu henüz yenilenebilir kaynaklardan ortaya çıkmıyor. Uluslararası Enerji Ajansı’na göre, aydınlatma, global enerji tüketiminin %20’sini oluşturuyor. Bu yüksek seviyelerde karbon yayılımı da demek.

Ancak tüm bunların yanında kabul gören bir bilgi daha var ki o da; ışığın kendisinin bir kirlilik formu teşkil ediyor olması. Bunu destekleyen “kanıt” ise şu: Doğal olmayan zamanlarda kentsel aydınlatmaya maruz kalmamız bizi hasta ediyor. Los Angeles’ın parlaklığı 200 mil uzaklıktaki uçaklardan görülebilirken Reykjavik’ta ışık kirliliğinin Kuzey Işıkları’nı görünmez hale getirdiği bildiriliyor.

Şu anda var olan aydınlatma teknolojileri sorgulanırken; öncü rol üstlenen sayısız alternatif aydınlatma çözümü üzerine de kafa yormanın zamanı geldi. 2015 Uluslararası Işık ve Işık Temelli Teknolojiler Yılı olarak belirlendi. Şu anda kent yaşamında ve iletişimde fonotiklerin (ışık partikülleri bilimi) önemli bir rol oynadığı da gerçek. Kentsel ışık kirliliğinin iki katmanlı sorunuyla baş etmek adına; fosfor ağaçları, ışık yayan yosun, siyah betonun içindeki parlaklık ve büyük bir veriye dayanan aydınlatma programlaması ilginç planlardan bazıları.

TheGlowLos Angeles’in parlaklığı 200 mil yükseklikteki uçaklardan görülebiliyor. Fotoğraf: Alamy

Hollandalı sanatçı ve tasarımcı Daan Roosegaarde’a göre yeşil aydınlatmanın yeni ve cesur dünyasına adım atmalıyız. Zararsız mumdan, aydınlatma lambalarına ve artan enerji taleplerine kadar, kentsel aydınlatmanın izini sürdükten sonra Roosegaarde’a göre bir sonraki adımımız biyo-parlaklılığı keşfetmek.

Roosegaarde Stüdyosu’nun projelerinden bir tanesi küçük bitkilerin içindeki deniz bakterilerinin parlaklık özelliklerini kullanmayı içeriyor. Bu teknoloji hala korunuyor, geliştiriliyor ve Roosegarde, projenin sokak lambası direklerine biyolojik bir alternatif olarak “ağaçları” sunmaya kadar gidebileceğini hayal ediyor. Roosegaarde: “Evet biz bazı şeyleri değiştiriyoruz. Ancak yaptığımız şey zaten yavaş bir skalada. O yüzden korkmayalım ve sadece meraklı olalım” diyor.

Foto: Glasgow’da aydınlatma, insanların hareketlerine bağlı olarak, şehirle etkileşimlerine cevap veriyor. (yaparken kontrol et)

Roosegaarde’ın “parlayan doğal projesi” için umut veren başka bir unsur ise ışık-yayan yosun. Roosegaarde şöyle devam ediyor: “Yosun çok güzel. Elinizi suda hareket ettirdiğinizde yanmaya başlıyor. Oldukça tepkisel oluyor, çok interaktif ve bizim gayretimizle olan bir şey. Kablolar ya da tellerden değil, o yaşayan bir şey ve siz bunu hissedebiliyorsunuz.” Çalışmanın arayüzü hala geliştirilirken Roosegaarde, yosunun sokaklarımızı aydınlatmada; sokak lambaları direklerinde kullanılabileceğini öneriyor.

Eko sistemde bu yeni teknolojilerin zararlı etkilerinin olması potansiyeline cevaben Roosegaarde şöyle konuşuyor: “Bizim var olan sisteme tamamen zarar vereceğimize dair bazı George Orwell senaryoları var”. Yeni teknolojilerin eko sistem üzerindeki etkilerini şu anda tahmin etmek imkansız ve belki de bu teknolojiler belli türleri etkileyecek, geri dönüşü olmayan zararlar verecek. Bununla birlikte Roosegaarde; şehirlerimizi aydınlatmada daha güvenli yollar keşfettiklerine dair bazı Leonardo da Vinci senaryolarının da olduğunu iddia ediyor.

corbisHollanda Nuenen’da dünyanın ilk parıldayan bisiklet yolu. Fotoğraf: Hollandse Hoogte/Corbis.

Roosegaarde’ın Nuenen’in bir ilçesinde bisiklet yollarını ışıkla aydınlatmadan “aydınlatmaya” bir çözüm olarak yarattığı binlerce pırıldayan taşın kullanıldığı bir yol bulunuyor. Van Gogh yolu, 1883’te sanatçı burada yaşarken bu ismi alıyor. Bu hat, gelenekseli çağdaş olanla harmanlıyor; Starry Night resmine ve kentsel aydınlatmanın geleceğine işaret ediyor

Kuzey Koreli sanatçı Koo Jeong-A, tıpkı Roosegaarde gibi, Unesco’nın Işık Yılı’na dahil edildi ve Liverpool Şehir Konseyi onun Fransa’daki karanlık betonda yarattığı “parlaklık” başarısını öğrendikten sonra, Everton’daki karanlık kayak parkında “parıltı” yaratması için kendisini davet etti. Jeong-A’a materyalin bulunulabilirliği sorulduğunda sanatçı; proje 2012’de Fransa’da gerçekleştiğinde onu temin etmenin çok daha kolay olduğunu söylüyor. Jeong-A’nın bu materyali kullanışı estetikle fazlasıyla ilgili olduğundan; daha uygulanabilir kent senaryolarında teknolojinin güneş-enerjili aydınlatmayı nasıl sunacağını hayal etmek çok da zor değil.

Glasgow’da büyük bir veriye dayanan alternatif bir aydınlatma çözümü geliştirildi. Future Cities konuyla ilgili şu yorumlarda bulundu: “Glasgow, daha fazla kontrol ve aydınlatma ağına daha fazla verimlilik katmanın yollarını araştırarak akıllı sokak aydınlatmaları alanındaki denemelerde başı çekiyor. Aynı zamanda gerçek zamanlı verinin gücünü şehirde hem aydınlatma hem de güvenlik için kullanıyor.” Aydınlatma şehirle etkileşimle çalışıyor, insanların hareketleriyle veri üretiliyor. Bu elbette, gelecekte Orwell tarzı kent aydınlatmasına göz kırpıyor.

Glasgow’un bu öncü çalışmasının aksine, Roosegaarde’a göre teknolojiyle çağdaş bir tutku artık demode olma yolunda. Roosegaarde: “Bence teknoloji yok olacak ve bunu aslında bir şekilde zaten görüyorsunuz. Belki hayatımızda olacak ancak gelecekte şu anda olduğundan çok daha az yaygın olacak. Benim için biyo artık yeni dijital demek”.

Günümüz 2016’sında erken dönemlere ait biyo-parlaklık aydınlatma materyali olsun ya da olmasın Roosegaarde, bu yaygın olan kentsel problemle nasıl baş edeceğimize dair bir tartışma başlatıyor. Roosgaarde, yakıt-temelli aydınlatmadan alternatif ve yenilikçi aydınlatmaya doğru bir değişim olması gerektiğini savunurken şöyle konuşuyor: “Ağaç ekmek ve çatılara çimler yerleştirmek güzel ama yeterli değil. Bizlerin daha radikal fikirlere ihtiyacı var ve ben bir tanesine öncülük etmeyi çok isterim.”

Tüm bunlara rağmen, şimdilik, koyu betonda parlaklık ve büyük veri aydınlatması şehirlerimizin “ışığa” duyduğu susuzluktan kaynaklanan problemler için geçici çözümler oluşturuyor.

İlk fotoğraf: Sanatçı Roosegaarde’s Waterlicht’i Amsterdam’daki Müze Meydanı’nda ışıkla birlikte yüzüyor./Rex/Shutterstock
Haber:
Daryl Mersom
Haber kaynağı:
http://www.theguardian.com/cities/2015/dec/31/how-will-the-cities-of-the-future-be-lit

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir