Fabrikadan müzeye
Metin: Natali Tombak, Faruk Uyan
Fotoğraflar: Cemal Emden, Emre Arolat, Faruk Uyan
Cumhuriyet sonrası kurulan ilk üretim tesislerinden biri olan Kayseri Sümerbank Tekstil Fabrikası’nın Abdullah Gül Üniversitesi’ne devredilmesi ile başlayan yeniden kullanım serüveni, müze ve kütüphane binalarıyla devam ediyor. Tasarımını EAA’nın üstlendiği ve mevcut bir ambar yapısına eklemlenerek oluşturulan İdari ve Eğitim yapısının 2013 yılında tamamlandı. Sonrasında kampüs içinde yer alan ve Rus konstrüktivizminin eşsiz örneklerinden olan Elektrik ve Buhar santrali yapıları da Cumhurbaşkanlığı Müzesi ve Kütüphanesi olarak yeniden kullanıma kazandırıldı.
Tesis içinde özgün endüstri yapıları olarak öne çıkan Elektrik ve Buhar Santrali binalarının dönüşümünde, yapıların niteliksiz eklerden arındırılması ve aynı zamanda geçen süre içerisinde oluşmuş patinanın korunması, böylelikle zamanın izlerinin sergilenmesi EAA tarafından ele alınan başlıca tasarım yaklaşımı olarak ortaya çıkıyor. Korunan ve kısmi olarak tamamlanan mevcut dokuya ilave olarak, yapının güncel kullanım senaryosu kapsamında eklenen bölümlerin ise mevcut yapının izlerini takip etmesi ve var olan endüstriyel atmosferin içerisinde bütünün bir parçası olarak yerini bulması hedeflendi. Cephesi daha çok sağır duvarlardan oluşan müze binası, dış çevresindeki özel direkler üzerinde projektörler ile homojen şekilde aydınlatılırken, cephesinde büyük açıklık bulunan kütüphane binasının iç ışıklarının dışarıdan algılanması sağlandı.
Kütüphane yapısının ana mekanının içine yapının geniş açıklıklı cephesine yönelen hafif bir kitaplık strüktürü eklendi.
Farklı katlardan ana yapıya bağlanan strüktür, kurgulanışı itibariyle okuma ve çalışma alanlarına yer açıyor. İç mekan düzenlemeleri kapsamında döneme uygun olan mobilyalar aydınlatma elemanları entegre edilerek tasarlandı.
Mevcut silo ayakları ise yapının özgün kullanım sürecinin birer hatırası olarak yerinde korundu ve sarkıt kumaş aydınlatma elemanları ile yapının orta bölümündeki yüksek hacmin vurgulanması sağlandı.
Aydınlatma elemanları, hem yapıların tarihine vurgu yapacak şekilde yüzeyleri ışıklandırırken hem de yapıların ilk kullanım işlevlerine gönderme yapması amacıyla, gizlemenin aksine ortalıkta görünecek şekilde kullanıldı, bu süreçte mümkün oldukça endüstriyel dile sahip modeller tercih edildi.
Girift yapısal düzenlemeleri olan müze binasında, fuaye alanında bulunan cam çatı, yapının korunabilen özgün elemanlarından. Gündüz saatlerinde dengeli bir gün ışığı alan bu fuaye alanı, gün ışığı kontrolü yapılarak karartılan sergileme salonlarından önce ziyaretçilerin son gezdiği alan konumunda.
Yapının ana sergiye ev sahipliği yapan en geniş hacmi ise elektrik üretimine ilişkin türlü yapısal ip uçlarını izleyiciyle paylaşırken, sergiye ilişkin unsurları öne çıkaran dingin bir fon olarak yerini alıyor. Bu fonun oluşumunda, tarihi kül bacalarının içlerindeki spotlar, kolon ve duvarları aydınlatan ışıklar etkin bir rol oynuyor.
Gezi alanının içerisinde adeta serginin bir parçası haline gelen zemindeki üç büyük boşluk ise, tuğladan yapılmış özgün kül bacaları.
Projeye katılanlar:
Mimari tasarım: Emre Arolat Mimarlık – Emre Arolat, Natali Tombak
Aydınlatma tasarımı: lighting LAB.1 – Faruk Uyan; www.lightinglab1.com, Turan Pekmezci
Elektrik projesi: Sıla Mühendislik
Uygulanan ürünler:
EMFA, FLOS, Ares, iGuzzini, Hess, Soraa LED Snap Sistemi ve yerli özel üretim ürünler