Close

01/12/2008

Bir lamba değiştir ve dünya değişsin… Keşke…

kfl-compact-fluoresant-lampÖnce Avusturalya’nın akkor flamanlı lambaları (halk arası tabiriyle ampulü) yasaklama kararı, ardından İngiltere, İrlanda, Kanada gibi diğer ülkelerin ve sonunda Avrupa Birliği (AB)’nin bu kararı takip etmesi… Ülkemizde enerji verimliliği kampanyası, ENVER’in devreye girmesi, bir lamba-bir ağaç veya 1 milyon lamba-bir Keban benzetmelerinin her yerde duyulması ve bedava dağıtılan tasarruflu lambalar… İki-üç sene içerisinde gerçekleşen hızlı bir değişim. Peki, gerçekten bu kısa süre içerisinde neler değişti? Ve asıl soru bu değişim bizleri nereye götürüyor?

Bakıldığında 2-3 sene içerisinde yaşanan çok ama çok hızlı bir süreç var ortada. Edison’un 120 yıl önce bulduğu ampulün yasaklanması ve yerini tasarruflu lambalara bırakma süreci. Ne oldu da bu kadar yıldır yenilenemeyen basit bir teknoloji bir anda tüm dünya tarafından baş düşman ve küresel ısınmanın, biraz abartarak da olsa, tek sorumlusu ilan edildi?

Tüm ülkeleri hızlı bir şekilde aksiyon almaya iten basit bir hesapla başladı her şey. Akkor flamanlı lamba (ampul diyelim bundan sonra) bahsettiğimiz gibi basit bir yapı, bir metal aşırı ısınıyor ve ışık yaymaya başlıyor. Bu nedenle harcadığı enerjinin %80’ni de boşa harcamış oluyor. Genel tanımı ile enerji tasarruflu lambalar, yani entegre balastlı flüoresan lambalar (kompakt flüoresan lambalar, KFL diyelim bundan sonra) ise daha kompleks bir yapı ile iki uçta bulunan elektrotlar arası verilen elektriğin yine tüp içerisinde bulunan cıva ve fosfor yardımı ile ışık yayması prensibi ile çalışır. Ve ampulün aksine harcanan elektriğe göre “daha fazla” ışık yaymaktadır. Bu sebeple de daha tasarruflu lambalar olarak tanımlanmaktadırlar. Hatta bu verim farkı, çeşitli şartlar eşitlendiğinde ve bazı varsayımlar altında %80’i bulmaktadır. Bu basit hesap her mantıklı insanı aynı karara götürüyor. Bu şartlar altında neden ampul kullanalım ki? Şu enerji canavarlarından kurtulalım, halka bunu anlatalım, hatta yetmezen iyisi biz bu lambaları yasaklayalım.

Bu sürecin bu kadar basit olmadığını anlamak için ise bazı aykırı sesleri duymamız gerekti. İlk aykırı sesler de aydınlatma tasarımcılarından geldi. Dergimizin 21. sayısında (Ekim-Kasım 2008) yayınlanan ve Gad Giladi tarafından kaleme alınan makale bunlardan en derli toplu ve net ifadeler içeren yazıyı oluşturdu. Giladi özetle yasaklama kararı ile ilgili kararın temelinde yatan argümanları tartışmaya açıyor ve özellikle de KFL’ler içinde bulunan, az da olsa, cıva miktarına ve bunun geri dönüşümü ile ilgili yapılması gerekenlere dikkat çekiyordu. (tüm yazıya bu linkten ulaşılabilir: http://issuu.com/pldturkiye/docs/sayi-21/72)

CFL-kirikYine bu süreçte, çıkış noktası tam olarak bilinmese de, daha çok sayıda kişi yine makale içinde bir örneğini görebildiğiniz mailler almaya başlamıştı: KFL’lerin kırılması durumunda yapılması gerekenler… Radyasyon, zehirli gibi işaretler taşıyan bu maillerde açıklanan şeyler basit ama korkutucuydu. KFL’lerin içinde bulunan cıvanın lambanın herhangi bir sebeple kırılması ile havaya karışması ve bunun da başta kanser olmak üzere bazı hastalıklara sebep olabileceğinin belirtilmesi tüketicinin kafasının karışmasına sebep oluyordu.

Tüm bunlar olurken ülkemizde ise ENVER kampanyası ile beraber konu iyice hayatımızın bir parçası haline geldi. Biraz da sektörün içinde olmanın etkisi ile, algıda seçicilik de olabilir, bir süre için Enerji Bakanımız Hilmi Bey’in gün aşırı bir demeci ile karşılaşır oldum. Sürekli başta bahsettiğimiz basit hesapla yapılan bir ağaç bir lamba denkliğinden ve bolca da Keban barajından bahsederken Türkiye’de (ve sanırım sadece Türkiye’de) uygulanan bir sistemle, bedava dağıtılan enerji tasarruflu lambalardan söz ediyordu.

Hilmi bey, pazarlamanın en temel kavramlarından birinden yola çıkmış, mesajı basitleştirmiş ve anlaşılması kolay hale getirmişti. Ki kendisi ilk kişi değildir, dünya’da bunu başta Greenpeace olmak üzere birçok kişi ve kurum da yapmıştır. Ve hız kavramının hayatımızın her yerini sardığı şu günlerde doğrusunu yaptığını söylemek de mümkün. Ancak örneğimiz üzerinde göreceğiz ki bu mesaj, maalesef doğası gereği, basitleştirilirken anlamını yitirilebiliyor, üstelik tehlikeli bir hal bile alabiliyor. Ve hatta, bence, şu anda durum o kadar korkutucu ki bu mesajı tekrar doğru bir şekilde vermek ve başlamakta geç kaldığımız adımları atmak için biran önce harekete geçmek zorundayız.

Neden mi?

– Tasarruf sadece lamba değiştirmek değildir. Doğru lambayı doğru lamba ile değiştirmek de önemlidir.

KFL’ler enerji tasarrufu sağlar. Doğru. Tabii doğru şartlar altında kullanılırsa… Enerji tasarruflu lambalar için yazılan ömürler birçok şartın sabitlendiği durumlar için yazılmıştır. Laboratuar şartları (oda sıcaklığı), günde bir kez açılması ve günde dört saat süre ile açık kalması gibi. Tabii siz eğer bu şartların aksi bir yerde kullanırsanız, bahsi geçen ömür kısalacaktır. Bu da KFL’nin sağlayacağı enerji tasarrufunu ortadan kaldıracak veya çok azaltacaktır. Bu nedenle, örneğin Taksim meydanında gördüğüm dönercilerin dış mekanlarda büyük büyük astığı enerji tasarruflu lambaların çok uzun ömürlü olmayacağını size garanti edebilirim. Ya da sadece girip çıktığınız bir odada, koridor veya ardiye gibi bir alanda, kullandığınız KFL’lerin de maalesef kutusu üzerinde yazan ömürden kısa bir sürede çöpü boylayacağı kesin. (Aman çöpe atmayın bu arada, ama buna sonra geleceğim) Yine KFL’lerin kapalı armatürlerde kullanımı çok tavsiye edilmiyor veya her KFL dim edilemiyor. Bunlar diğer bilinen bazı dezavantajları. Bunları söylerken şunu unutmamak lazım, çok açıp kapamaya veya dim edilmeye uygun veya soğuk şartlarda da kullanabileceğiniz KFL’ler de var. Ancak dediğim gibi, mesaj basitleştirilirken bu tür gerçekler göz önünden kaçıyor maalesef. Yine Kamu’dan acı bir örnek, bu sene Başbakan tarafından yayınlanan önerge ile kamuda lambaların değişimi sırasında tahmin edilen rakam ile sonuçta değiştirilen toplam lamba sayısı arasında 3’te bir gibi bir fark var. 1,8 milyon lamba değiştirildi, ilk tahmin 600 bin gibi bir rakamdı. Yani 1,2 milyon adet lamba için değişim kararı sorguya açık.

– Tasarruf sadece lamba değiştirmek değildir. Doğru lambayı kaliteli bir lamba ile değiştirmektir.

Konu bu kadar popüler olunca Türk girişimcisi içinde bir fırsat doğuyor. KFL’lerin popülaritesinin artması ile bunu kazanç kapısı yapmak isteyenlerin en temel tanım ile kalitesiz, ucuz Çin malları getirmesi şaşırılacak bir şey değil. (Özellikle kalitesiz, ucuz Çin malları diye vurguladım, çünkü üretildikleri yer kalitelerini belirlemiyor, tüm markaların KFL’leri Çin’de üretiliyor.) Bundan dört-beş ay kadar önce bana ulaşan bir mail bu konuda da geç kalmadığımızı gösterdi. İsmini, soyadını ve cep telefon numarasını sonuna iliştirdiği bir mail ile açıkgöz bir girişimcimiz elinde 129.000 adet, x marka, enerji tasarruflu lambanın olduğunu ve pazarlamak istediğini belirtiyordu. Cep telefonu ile tezgâh veya bir masa üzerinde çekilmiş ufak bir fotoğraf da bu mailin görselini oluşturuyordu. Bu maili bir ay arayla takip eden bu sefer direkt Çin’den gelen mail, komiktir, aynı marka lambaları bana pazarlamaya çalışıyordu. Tabii yine mesaj basitleştirilirken kalite vurgusu ortadan kalkmıştı. Zaten ampule göre daha yüksek bir satın alma maliyetine katlanacak tüketicinin daha ucuza kayabileceği unutulmuştu.

– Tasarruf sadece lamba değiştirmek değildir. Doğru aydınlatma tasarımı lamba değiştirmekten çok daha etkin bir yöntemdir.

İhtiyacımız olmayan lambalardan kurtulmak sizlere de var olan lambaları daha verimlileri ile değiştirmekten daha mantıklı gelmiyor mu? Yani asıl soruyu, o lambaya gerçekten ihtiyacımız olup olmadığını sormak gerekmiyor mu? Ya da gün içinde farklı kullanımlara açık bir mekânda aynı ışık seviyesini sürekli tutmak zorunda mıyız? Acaba aydınlatma otomasyonu kullanarak bu seviyeler ayarlanamaz mı?

Bu ve bunun gibi sorulara en güzel cevabı size konusunda uzman bir aydınlatma tasarımcısı verebilecektir. Mekân ile kullanıcı arasındaki ilişkiyi en doğru şekilde tanımlamakla sorumlu olan aydınlatma tasarımcısı yarattığı bu sistemin ömrü içindeki harcadığı enerjiden de, bakım maliyetleri ve bunların planlanmasından da aynı şekilde sorumludur. Her sistemin kendi içinde incelenmesi ve ihtiyaçlar, öncelikler ve imkânlara göre en doğru seçimlerin yapılması gerekir. Bu süreç, emin olun, sistemin verimini sadece lamba değiştirmekten çok daha etkin bir şekilde iyileştirir.

– Tasarruf sadece lamba değiştirmek değildir. Ömrü tükenen lambanın geri dönüşüme tabii tutulmasıdır.

Evet, gelelim makalenin başlarında neden bu lambaları çöpe atmayın dediğime. Bilmeyenlere duyurulur: KFL’ler cıva barındırıyor. (Artık bazı markalar cıva yerine amalgam kullanıyor) Bu iyi markalarda 2 mg civarında iken yine kalitesiz ürünlerde 6 mg üzeri olabiliyor (Eski flüoresan lambalarda bu oran 15 mg civarı idi). AB standardı ise şimdilik 3 mg. Bu anlamda eğer evinizde bir KFL kırılırsa odayı havalandırmak ve elektrik süpürgesi kullanmamak gibi bazı önlemler almanız gerekebilir. (Yine bazı markalar kırıldığında cıvanın dışarı çıkmasını önleyen teknolojiler kullanıyorlar)Ve evet, bu lambalar ömürlerini tamamladığında geri dönüşüm sürecine girmeliler (Bu tüm markalar için geçerli). Ancak bu geri dönüşüm, evimizde kullandığımız pil gibi birçok farklı ürün için de geçerli. Yani lambalar için endişelenirken, pilleri veya doğaya zararlı madde içeren herhangi bir elektronik ürünü görmezden gelmek olmaz. AGİD’in açıklamasında olduğu gibi, Avrupa Birliği WEEE Direktifleri kapsamındaki tüm ürünler için bu sistemlerin oluşturulması gerekmektedir.

Korkutucu olan ise, şu anda ülkemizde geri dönüşüm ile ilgili faaliyet gösteren firmalar bulunmakta iken maalesef konu kompakt flüoresan lambalar olduğunda henüz bir çözüm ortada bulunmamasıdır. (Ya da ben bilmiyorum, eğer bu yönde bilgisi olan birileri var ise bana ulaşabilirse çok sevinirim)

ENVER kampanyası dahilinde ise, 10 milyona yakın KFL’in dağıtılacağı düşünülürse neden endişelendiğim anlaşılabilir. İşin ilginç tarafı Türkiye, bu konuda Amerika dışında Dünya’nın çok da gerisinde bulunmuyor. Amerika’da bu konuda çok daha yaygın bir geri dönüşüm ağı var iken, Avrupa henüz emekleme aşamasında. Amerika, bence doğrusunu yaparak, konuyu bir kazanç kapısı haline getirmiş. Geri dönüşüm olayını bir meta haline getirerek lambaların ulaşımını ve geri dönüşümünü sağlayan firmalar ve sayılarının artması ile dernekleşmesini bile tamamlamış bir sektör ortaya çıkmış. Yine Amerika, bu sürece paralel olarak devreye aldığı, Çevre bakanlığı, sivil toplum kuruluşları, lamba üreticileri ve geri dönüşüm firmalarının desteklediği ve sahip çıktığı “Energy Star” programı ile de halkı bilinçlendirmeye başlamış ve geri dönüşümü yaygınlaştırabilmiş durumda. IKEA, Wall Mart gibi dev zincirler ömrü biten lambaları geri almak ve geri dönüşüme sokmak zorundalar. Buna karşın, Almanya ve İsviçre’de uygulanan daha küçük çaplı programlar hariç, Avrupa’nın genelinde birçok ülke konuya en az bizim kadar “fransız”. Pek sevinilecek bir durum olmamak ile beraber geç kalmadığımız da ortada. Türkiye’nin de acilen durumu doğru analiz edip atılacak adımları belirlemesi ve taraf olan kurumların bir araya gelmesi ile “Energy Star” benzeri programları oluşturması gerekiyor. Bunun için ise hepimize görevler düşüyor.

Şurası açık: enerji tasarruflu lambaları kullanmamak gibi bir lüksümüz yok. Küresel ısınma tehdidi ve kısıtlı enerji kaynaklarımız ile enerjiyi verimli kullanmak zorundayız. Bu anlamda KFL’leri kullanmalı ve kullanımını teşvik etmeliyiz. Ancak doğru kullanımını da bir o kadar önemle anlatmalı ve mesajı basitleştirmek adına ayrıntıları yok etmemeliyiz.

Sonuç olarak, “mesajı” değiştirme zamanımız geldi de geçiyor bile. Biraz uzun da olsa:

Tasarruf, doğru bir aydınlatma tasarımı içerisinde düşünülmüş, doğru lambayı; kaliteli doğru bir lamba ile değiştirmek, ömrünü tamamlayan lambaları ise geri dönüşüm sürecine sokmaktır…

Emre Güneş
Professional Lighting Design Türkiye dergisi editörü
Professional Lighting Designers’ Association Türkiye Temsilcisi

Kaynaklar:

http://www.energystar.gov/

http://www.almr.org/

http://www.savethebulb.org/

http://www.banthebulb.org/

Konu ile ilgili açıklamalar:

Aydınlatma Gereçleri İmalatçıları Derneği (AGİD)

agid-logo

Enerjinin verimli kullanımı kavramı; gerek enerji kaynaklarının kısıtlı olması, gerek enerji arzında yaşanmakta olan sıkıntılar gerekse çevresel birtakım kaygılar nedeniyle özellikle son yıllarda dünya ülkelerinin üzerine önemle eğildiği bir konu halini almıştır.
Elektrik enerjisi günümüz dünyasında ekonomik ve sosyal gelişim için vazgeçilmez bir unsurdur. Yıldan yıla talebi artmakta olan elektrik enerjisinin sanayide, hizmet alanında, evlerde ve sıralanabilecek tüm diğer alanlarda verimli kullanılması için hükümetler, sosyal kurumlar, firmalar ve özel girişimler projeler geliştirmekte, ürünler ortaya koymaktadır. Elektrik enerjisinin yoğun olarak tüketildiği aydınlatmada da paralel birçok girişimle karşılaşılmaktadır.

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA)’nın yaptığı bir çalışma neticesinde dünyada kullanılan elektriğin % 19’unun aydınlatmada tüketildiği belirtilmiştir. Türkiye için bu oran İstanbul Teknik Üniversitesi tarafında yapılmış olan bir çalışmada yaklaşık %25 olarak ortaya konmuştur. Günlük hayatta elektrik enerjisinin kullanıldığı irili ufaklı tüm alanlar dikkate alındığında aydınlatma için geçerli olan bu rakam üzerinde durulması gereken bir değerdir.

İşte bu nedenden ötürü, aydınlatmada enerji verimliliği gerek uygulama kolaylığı gerekse göreceli düşük maliyeti sebebiyle diğer enerji verimliliği uygulamalarına göre biraz daha ön plana çıkmıştır. Günümüzde aydınlatmada enerji verimliliğini sağlayan ürünler ve çözümler aydınlatma firmaları tarafından yukarıda bahsedilen gelişmeler nedeniyle hızla geliştirilmekte ve pazara sunulmaktadır. Bugün ev aydınlatmasından, ofis aydınlatmasına veya yol aydınlatmasından mağaza aydınlatmasına dek bir çok mekanda enerji verimli aydınlatma çözümlerine ulaşabilmek mümkündür.

Bu çözümler basitçe tek bir lamba değiştirmekten başlayıp, kompleks aydınlatma kontrol sistemlerinin kullanılmasına dek uzamaktadır. Bu noktada aydınlatmada kullanılan elektriğin önemli bir kısmının tüketildiği ev aydınlatmasında sadece lamba değiştirme işlemi ile en kısa yoldan en düşük maliyetli elektrik enerjisi tasarrufunun sağlanması gerek hükümetler gerekse lamba firmaları tarafından özendirilmeye çalışılan bir konudur.

Günümüzde ev aydınlatmasında halen ağırlıklı olarak akkor filamanlı lambalar kullanılmaktadır. Ancak akkor filamanlı lambalar çalışma prensipleri itibariyle kullandıkları elektrik enerjisinin ancak çok küçük bir kısmını ışığa dönüştürebilmekte, geri kalan kısım ise ısı olarak boşa harcanmaktadır. Dolayısı ile akkor filamanlı lambaların önemli ölçüde enerji israfına sebep olduğu kolaylıkla söylenebilir. Teknolojisi yaklaşık 15 yıl öncesine dayanan entegre balastlı kompakt flüoresan lambalar bu noktada akkor filamanlı lambaların yerini alabilen, aynı aydınlık düzeyini yaklaşık %80 enerji tasarrufu ile sağlayabilen bir çözüm olarak yerini almaktadır.

Entegre balastlı kompakt flüoresan lambaların gerek Türkiye’de gerekse tüm dünyada kullanımı son yıllarda son derece hızlı bir şekilde artmaktadır.

Kullanımın bu denli artmasını takiben doğal olarak bu lambalarla ilgili sorular ve şüpheler de beraberinde ortaya çıkmıştır. Bu noktada öncelikli sorgulanan konu bu lambaların içeriğinde yer alan cıvanın gerek insan sağlığına gerekse çevreye olan zararıdır. Ancak şu unutulmamalıdır ki yaklaşık 15 yıl önce pazara sunulan entegre balastlı kompakt flüoresan lambalar başlı başına yeni bir teknoloji değildir. Bu lambalar ticari anlamda ilk olarak pazara 1938 yılında sürülen tüp flüoresan lambaların şekil değiştirmiş halidir. Dolayısı ile flüoresan lambaların çalışabilmesi için gerekli olan cıva, o tarihten bu yana günlük hayatımızda yer almaktadır. Bu nedenle cıvanın insan sağlığı ve çevreye olan zararı konusunun doğrudan entegre balastlı kompakt flüoresan lambalarla gündeme getirilmesi doğru bir yaklaşım değildir. Diğer bir önemli da nokta hem tüp hem de kompakt flüoresan lambaların içinde bulunduğu ürün grubu olan alçak basınçlı cıva buharlı lambaların içinde yer alan cıvanın miktarındaki gelişimdir.

Lamba üreticileri, teknolojik gelişmeler ve çevre ve insan sağlığının korunmasına yönelik olarak hazırlanmış uluslararası yönetmelikler doğrultusunda lambalar içinde kullanılan cıva miktarını minimum seviyeye indirmek için ciddi çalışmalarda bulunmaktadır. 5-10 yıl önce içinde 15mg mertebesinde cıva bulunduran flüoresan lambalardaki cıva miktarı bugün 2 mg’ın altına indirilmiştir.

Gaz deşarjlı lambalar çalışma prensipleri itibariyle farklı elementlere ihtiyaç duyarlar. Cıva da bu elementlerden bir tanesidir ve bugünkü teknoloji itibariyle gaz deşarjlı lambalarda cıva gazının sıfırlanması mümkün değildir.

Son yıllarda gündeme getirilen bir diğer konu, kullanılmış entegre balastlı kompakt flüoresan lambaların imhası ve geri dönüşümü konusudur. Ancak burada altı çizilmesi gereken nokta, bu lambaların, diğer tüm elektrikli ve elektronik cihazların da tabi olduğu WEEE ( Waste of Electrical and Electronic Components ) standardı çerçevesinde ele alınması gerektiğidir. Başka bir deyişle konu sadece entegre balastlı flüoresan lambaların imhası ve geri dönüşümü değil, tüm elektrikli ve elektronik cihazların içinde yer alan zararlı maddelerin imhası ve geri dönüşümü meselesidir. Ülkemizde bu konuya yönelik olarak yapılan çalışmalar ve ilerleme dikkate alındığında özellikle devlet kurumları tarafından bir takım girişimlerde bulunulması ve faaliyetlerin koordine edilmesi ihtiyacı olduğu açıktır.

Son olarak, entegre balastlı kompakt flüoresan lambaların kullanım alanları, kullanım özellikleri ve ışık kalitesi bakımından akkor flamanlı lambalara eşdeğer olamayacağı; dolayısı ile akkor flamanlı lambaların yasaklanması neticesinde oluşacak boşluğun bu lambalarla doldurulamayacağına yönelik eleştiriler özellikle tasarımcılar tarafından gündeme getirilen bir konudur.

Akkor flamanlı lambaların çalışma prensiplerinin kompakt flüoresan lambalardan tamamen farklı olması sebebiyle ışık karakteristiklerinin ve özelliklerinin birebir olmadığı doğrudur. Ancak günümüzde lamba üreticileri bu kaygıları ve ihtiyaçları dikkate alarak kompakt flüoresan lambalarda gerek tasarım gerek ışık rengi gerekse kullanım özellikleri bakımından ürün yelpazelerini oldukça geliştirmiş olup gelecekteki ihtiyaçları da dikkate alarak yeni ürün geliştirme çalışmalarına ağırlık vermektedirler.

Artık günümüzde çok farklı şekil ve boyutlarda, farklı ışık renklerinde ve dim devreleri üzerinde çalışabilen entegre balastlı kompakt flüoresan lambaları pazarda kolaylıkla bulabilmek mümkündür. Tüm bu gelişme ve alternatiflere rağmen yine de akkor flamanlı lambaların ışıksal özelliklerinden vazgeçmeyen tüketiciler için firmalar enerji tasarruflu diğer çözümleri ürün yelpazelerinde taşımaktadırlar. Son birkaç yıldan bu yana pazara sunulmuş olan enerji tasarruflu halojen lambalar sağladıkları %30 ile %50 arasındaki tasarrufla, her ne kadar kompakt flüoresanlar kadar enerjiyi verimli kullanmasalar da aydınlatmaya diğer açılardan bakan tüketiciler için iyi bir çözüm olarak değerlendirilebilir.

Dünyaca kabul edilen belli standartlara göre üretildiği kanıtlanmış entegre balastlı kompakt flüoresanların doğru yerde ve doğru şekilde kullanıldığında gerek son kullanıcılar gerekse çevre için azami fayda sağladığı bir gerçektir. Çevreye zararlı maddeler içeren tüm ekipman/cihazlarla ilgili olarak ihtiyaç duyulan yasal ve çevresel düzenlemelerin devlet kurumları tarafından ivedilikle oluşturulup uygulamaya konmasının bu fayda düzeyini çok daha üst seviyelere çıkaracağını söylemek mümkündür.

Elektrik İşleri Etüt İdaresi

eie-logo

Hepimizin bildiği üzere flüoresan lambaların tümü, (kompakt lambalar da dâhil olmak üzere) cıva içermektedir. Teknik olarak hepsi alçak basınçlı cıva buharlı lamba olarak adlandırılmaktadır.

Son yıllarda cam tüp içinde kullanılan fosfor tabakanın UV ışık verimliliğinin yükselmesiyle birlikte tüp kalınlıkları incelmiş, cıva oranları azalmıştır. Ancak yinede 1-2 mili gram mertebesinde cıva ihtiva etmektedirler.

Tehlikeleri cıvanın zehirli olmasından kaynaklanmaktadır. Bu tip lambaların ömürlerinin sonunda belli merkezlerde toplanıp, içindeki civanın atmosfere yayılmadan ve bir canlı tarafından solunmadan toplanması gerekmektedir.

Henüz ülkemizde böyle merkezler ve uygulamalar bulunmamaktadır.

Derya Aydemir

Elektrik Mühendisi
Elektrik İşleri Etüt İdaresi

Greenpeace Açıklaması

Greenpeace-medİklimi kurtarmak için israf ampullerinin yasaklanması ilk adım olmalı

Greenpeace olarak tüm dünyada en kısa zamanda “israf ampulü” adını verdiğimiz akkor ampullerin satışının durdurulmasını savunuyoruz. Türkiye’de hükümetin de en kısa zaman zarfında israf ampullerini yasaklaması gerekiyor. Nedeni basit. Her yıl milyonlarca ton karbondioksit boş yere akkor ampuller yüzünden atmosfere salınıyor. Daha verimli CFL yani verimli ampuller varken artık kullanım tarihi dolmuş israf ampullerinde ısrar edilmemesi gerekiyor. Kısacası, iklim değişikliği etkilerinden dünyamızı kurtarmak istiyorsak enerji verimliliğini en üst düzeye çıkarmamız gerekiyor. Verimli ampuller de bu kurtarma harekâtının bir parçası olmalı.

Greenpeace’in 2007’den 2050 yılına kadar bir süreyi içeren Enerji Devrimi adlı yol haritasına göre israf ampullerinin yasaklanması tüm dünyada %5’e varan bir karbondioksit azatlımı sağlayabilir. Üstelik bu herhalde tüm enerji verimliliği standartları içinde uygulamaya en kolay geçilebilecek olanı. Bugün tasarruf ampulleri sıradan akkor ampullerine oranla daha pahalı olsa da daha az elektrik kullandığı ve daha dayanıklı olduğu için de tüketici için ekonomik tasarruf imkânı da sağlıyor.
Verimli ampullerin içerdiği cıva konusuna gelince, Greenpeace olarak bu ampullere yaklaşımımızı belirlemeden önce bu ampullerin içerdiği cıva meselesini de etraflıca düşündük. Ulaştığımız sonuç şuydu: Dünyadaki cıva kirliliğinin %50’si termik santrallerden kaynaklanıyor. Diğer taraftan da verimli ampullerde kullanılan cıva miktarı giderek azalıyor. Eğer çevreci bir anlayışla bakarsak, çevresel maliyeti en az olan tercihe yönelmeliyiz. ABD Çevre Koruma Ajansı’nın verilerine göre, bir israf ampulü ile atmosferde yarattığınız cıva kirliliği 6 miligrama ulaşırken, tasarruf ampulünün etkisi 2 miligramın altında kalıyor. Bu da daha çok elektrik tüketmenin yani (elektrik üretmek için termik santrallerde) daha çok kömür yakmanın dolaylı olarak daha kirli bir tercih olduğunu kanıtlıyor.

Hilal Atıcı

Greenpeace Akdeniz
İklim ve Enerji Kampanyası Sorumlusu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir