Close

01/07/2009

Marka olmak

emre-gunes-pld-turkiyeTatlı bir yorgunluk var üzerimizde. Önce 19 Haziran’daki “Mimari Aydınlatmayı Konuşuyoruz” etkinliğini tamamladık, üzerine şu anda okuduğunuz 2009’un ikinci sayısını, tatilde yazdığım bu satırlar ile bitirmiş oluyoruz. Bilen bilir, her etkinlik ve her dergi bir koşturmacadır. Birçok değişkenin bir araya geldiği ve zamanla yarıştığınız anların sonucu çıkan ürünlerdir bunlar.

Yorgunluğumuzun keyif kısmı ise aldığımız olumlu tepkiler. Öyle şeyler duyuyoruz ki bazen, bırakın insanı motive etmesini, duyarken yüzünüz kızarıyor, “utandırıyorsunuz bizleri” diyoruz. 4 buçuk seneyi tamamladık dergide, 2 senedir düzenli olarak etkinliklere imza atıyoruz. Yeni proje ve fikirler üretip gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Bazen gerçekleşemeyen fikirler bizi hayal kırıklığına uğratırken, bazen aynı şeyleri tekrar etmekten yoruluyoruz (geçen seneler içinde kaç kere “aydınlatma tasarımı bir değerdir” dedim, yazdım inanın bilmiyorum.). Bazen ise ufak bir değişim heyecan yaratabiliyor yorgun zihinlerde.

Ama geldiğimiz noktaya baktığımızda hep umut doluyor içimiz. Tekrar ettiğimiz iddialar birer birer doğruluğunu kanıtlıyor. Geçtiğimiz iki sene yazdığım yazılara bakıyorum, sürekli “İçinde ışık olan etkinlikler düzenlemeliyiz, ışığı tartışmaya ihtiyacımız var” demişim, “Bu konuda Türkiye’de bir açlık var, doğru düzenlenen her etkinlik dolar” demişim ve demeye devam ediyorum. 200 kişi ortalaması herhangi bir tasarım etkinliği için bir başarı, salonlara sığmamamız, genişleyen talebin göstergesi. 19 Haziran günü yaptığım sohbetlerden alıntılar: “Bu iş tuttu Emre”, “Artık daha büyük salonlar lazım bize”, “İnsanların yüzü gülüyor, herkes çok mutlu katıldığı için”. Hele bir tanesi vardı ki, işin uluslararası boyutu için bir gösterge, Philips Amerika’da görevli ancak Ortadoğu gezisi sebebiyle Türkiye’de olan ve etkinliğe gelen bir kişinin yorumu: “Cuma, iş günü, saat iki ve 200 kişiyi bir odaya aydınlatma tasarımı konuşmak üzere toplamışsınız… Tebrikler, ben Amerika’da bile böyle bir kalabalık görmedim”.

Her an, her dergi, her etkinlik aydınlatma tasarımı topluluğuna inanan, destekleyen yeni insanları katıyor aramıza. Ve büyüdükçe etkimizin de büyüdüğünü görüyoruz. Markalaşıyoruz. Belki iddialı bir yorum ama artık PLD Türkiye imzası olan her şeyin içinde emek, özen ve kalite olduğunu biliyor insanlar. Dergimizin bir abonesi dağıtım firmasından şikayetçi olabiliyor: bazı dergiler üzerinde ufak kırışıklıklar olduğu için ofise gelip kendi elden almak istiyor. Dergiyle yeni tanışan abonelerimiz genellikle 2005’ten itibaren tüm dergileri satın alıyor. “Türkiye’nin en iyi dergisini çıkarıyorsunuz, görseller ve içerik çok doyurucu” yorumunu çok kez duydum. Ya da Bursa’dan, Antalya’dan etkinliklere katılmak için elinden geleni yapan okuyucularımız var desem inanır mısınız?

Elimizden geldiği kadar her ayrıntısına özen gösterdiğimiz şeylere imza atmaya çalışıyoruz. O yüzdendir ki ayakta kalan katılımcı gördüğümüzde içimizin burkulması, yaratıcı çözümler çabamız ve yine o yüzdendir ki dergide bir imla hatası fark ettiğimizde bu kadar üzülmemiz. Hatalarımız, eksiklerimiz ve yapacaklarımız var.
Ama her an, her gün bunları geliştirmek ve değiştirmek için kafa yoruyoruz.
Yaptığımız işten keyif alıyoruz.

Çok alçakgönüllü bir yazı olmadığının farkındayım, ama şahsen ben, PLD Türkiye dergisinin editörü olmaktan, bu etkinliklerin parçası olmaktan ve aydınlatma tasarımı için çalışmaktan gurur duyuyorum.

Şimdi yeni sayılar ve etkinlikler için güç topluyoruz. Tabii ki, övgülerini eksik etmeyen sizlerin desteğini hep arkamızda hissederek…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir